İran'ın Kandil'e yönelik saldırıları sürerken KDP ve YNK'nin operasyon
konusundaki sessizliklerinin üzerindeki sis perdesi aralanmaya başladı. İran,
Kandil'den PJAK ve PKK'yi sökerek bu bölgenin denetimini YNK ve KDP'ye
vermeyi vaat etti. Kürt yönetimi ise operasyonlara ses
çıkarmayacaklarını, hatta istihbarat desteği sağlayabilecekleri
taahhüdünde bulundu. Bu çerçevede Federal Kürdistan Hükümetinin bilgisi
ve onayı dahilinde, İçişleri Bakanı Kerim Sincari'nin başkanlık ettiği
ve hükümetin Tahran temsilcisi Nazım Ömer'in yer aldığı heyet İran
devletiyle bir anlaşma yaptı.
ORTAK OPERSYON ÖNERİSİ
Anlaşma
28 Ocak 2011 tarihinde Piranşehir'de gerçekleşti. Görüşmenin ana
gündemi PKK ve PJAK'ın etkisizleştirilerek Güney Kürdistan'dan
çıkarılması ve bu boşalacak bölgeye Güneyli güçlerin yerleştirilmesiydi.
Görüşmede
İran tarafı PKK ve PJAK'ın bulunduğu alanları "temizleyerek” buranın
kontrolünü Güneyli güçlere vereceklerini ifade ederek ortak operasyon
önerisinde bulundu. İran devleti bu planın, Neçirvan Barzani döneminde
yapılan bir güvenlik anlaşmasına dayandığını da belirterek Güneyli
güçleri baskı altında tuttu.
Buna karşılık Kerim Sincari, İran'ın
PKK-PJAK hakimiyet bölgelerine saldırı halinde sessiz kalacakları
taahhüdünde bulundu. Sincari kendilerine konum belirleme işlevi gören
GPS cihazları verilmesi durumunda PKK ve PJAK kamplarının yerlerinin
tespit edilmesinde yardımcı olabileceklerini söyledi.
Bu
görüşmeye İran heyetine, İran-Federal Kürt Hükümeti ilişkilerinden
sorumlu Muhammedi isimli şahıs başkanlık etti. İran heyetinde Firuzende
Haci ve Serdar Muhammedi isimli iki karargah komutanı ve Batı Azerbeycan
bakanlık sorumlusu da yer aldı.
SALİH ANLAŞMAYI İMZALADI
Nazım
Ömer bu antlaşma metnini bölge hükümeti başkanı Berhem Salih'e de
gönderdi. Berhem Salih de bu belgeyi imzalayarak yürürlüğe girmesinin
yolunu açtı.
Irak devletinin toprakları içindeki büyük bir bölge
İran tarafından bombalanırken, bir çok köy de saldırı sonucu tahrip
oldu, siviller öldü ve bir iç göç de yaşandı. Buna rağmen Irak merkezi
hükümeti, Kürdistan Federe Hükümeti ve ABD, sanki böyle bir saldırı
olmamış gibi davrandılar.
Siyasi gözlemciler "sessiz kalma"nın
da onay anlamına geldiğini belirtirken, bu onayın sessiz onayın
ötesinde, bir antlaşmaya dayandığı ortaya çıktı.
ANKARA ANLAŞMADAN HABERDAR
Saldırı
öncesinde Türk ordusunun da sınır boyunda büyük bir yığınak yapması,
İran pastarları arasında Türk ordu mensuplarının yer alması ve bunlardan
bir kısmının öldürülmesi, Türkiye'nin de Tahran'daki anlaşmadan
haberdar olduğu, bu saldırının aktif ortaklığını yaptığını
göstermektedir.
Saldırının ilk haftasında Güney Kürdistanlı
güçlerin İran operasyonu karşısındaki sessizlikleri dikkat çekiciydi.
Oysa bu saldırılar, Kürtler arası yakınlaşma ve ulusal kongre
tartışmalarının gelişme kaydettiği bir süreçte gerçekleşti. Güney
Kürdistan halkının saldırılara karşı tepki göstermesi üzerine, bölge
hükümeti de İran'a yönelik gecikmeli ve zayıf bir kınama yaptı.
İŞBİRLİĞİ SÜRÜYOR KUŞKUSU
Bu
görüşmenin yapıldığı tarihten sonra Güney hükümeti ile İran arasında ne
gibi görüşmeler yapıldığına dair net bir bilgi yok. Ancak İran'ın
Kandil, Xinere ve Xakurke'ye yönelik olarak başlattığı saldırının ilk
gününden itibaren Güney yönetiminin net bir tutum içine girmemesi İran
ile Güneyli güçler arasında işbirliğinin devam ettiği yönündeki
kuşkuları ciddi bir şekilde arttırıyor.
12 BİN PEŞMERGE KANDİL’İN GÜNEYİNE YIĞILDI
Güneyli
güçler çatışmanın başladığı günden bu yana Kandil'in güneyindeki
alanlara 12 binden fazla peşmergeyi yığmış durumda. Güneyli partiler bu
yığınağı sınır güvenliği gerekçesi açıklasa da, İran devleti ile ortak
politikalar oluşturulması ihtimali Güney Kürdistan halkında endişeye yol
açıyor.