Main Registration

Login

Welcome Guest | RSSTuesday, 2024-04-16, 8:36 AM
Menu du site

Tag Board

Our poll
sitenin orani nasil
Total of answers: 14

Statistics

Total online: 1
Guests: 1
Users: 0

Main » 2011 » May » 9 » Yılmaz Güney'in Konya günleri
10:35 PM
Yılmaz Güney'in Konya günleri

Yılmaz Güney'in Konya günleri

SEDAT ULUGANA -ANF
Özel / 14:35 / 08 Mayıs 2011
KONYA - Üzerine birçok yazı yazılsa da Yılmaz Güney’in 1962 yılında altı ay sürgünlük yaşadığı Konya günleri bilinmezliğini hala korur. Güney’in, bu sürgün sırasında bir kadına aşık olup O’nu İstanbul'a getirdiği, Güney’in Konya sürgününe ilişkin en somut bilgidir. Yılmaz Güney de Konya sürgünlüğünü, İsviçreli gazeteci İrina Brezna’ya, "…Sadece hapishanede yatmış olmam nedeniyle kabadayılar bana yardım etti. Yer buldular, altı ay onlarla kaldım. Onlar bana baktılar” diye anlatır.

Ancak uzun yıllardır Konya’da yayınlanan Çalı Dergisi’nin sahibi araştırmacı Zeki Oğuz’un, Konya’da yaşayan Kürt kabadayı Miço (Mustafa Saldı)’nın hayatını anlattığı, "Sedef Saplı Bıçak” adlı kitabı Güney’in Konya sürgününe ilişkin bugüne kadar bilinmeyen bir çok gerçeğe de ışık tutar nitelikte.

Yılmaz Güney’in yazdığı bir öykü nedeniyle aldığı cezanın ardından ilk hapishane deneyimi olan Nevşehir Cezaevi’nden arkadaşları, hapis sonrası Konya’ya sürgüne gidecek genç Yılmaz’ı bu şehirde Miço’ya yollarlar.

Her sürgünün mahkum bırakıldığı sahipsizlikle Konya’ya gelen Güney, buradaki "koruyucusu” Miço ile yıllara uzanacak bir dostluğa da adım atar. Sürgünün Güney’i yalnızlaştırmasına izin vermez Miço ve çevresi.

1917 yılında ailesi Van’dan Konya’ya gelen Miço yaşamını kahvecilikle kazanmaktadır, haksızlığa hiç tahammülü yoktur ve her kabadayı gibi gariban, düşkün babasıdır. 1962 yılında bir gün kapısını çalan genç adam da o gün itibariyle yakın çevresi dışında tanınmayan sürgün edilmiş yağız bir Kürt delikanlısıdır.

Miço o günü şöyle anlatıyor, "Bir olay üzerine Gazinocu Tahir’i vurmuştum. Saklanıyordum. Güney de beni arıyormuş. Gelmesini istedim. Tahta kapı açıldı. İçeriye hoş gülüşlü uzun boylu biri girdi. ‘Gardaş seni görmeye geldim.’ dedi doğulu olduğunu söyledi. ” Bu karşılaşma uzun yıllara yayılacak bir dostluğun ilk merhabalaşmasıdır ikili için.

Miço, 2004 yılında vefat ediyor. Ancak Yılmaz Güney’le olan dostluğunun görsel belgeseli niteliğindeki fotoğrafları bugün oğlu İbrahim Saldı’nın albümünde. Miço’nun, Güney’e ilişkin kişisel dostluk ve tanıklıklarını içeren anıları ise Zeki Oğuz’un anlatımlarda saklı.

Miço’nun anlattığına göre, Güney’in Konya’da aşık olduğu Yasemin, genelevde çalışmaktadır, ancak Güney O’nu bu hayattan çıkararak İstanbul’a götürür ve orada yaşamını değiştirdiği gibi adını da gerçek adı olan Can Ünal yapar. Güney’in Can Ünal’dan bir de kızı olduğu biliniyor. Miço şöyle anlatıyor, "Genelevde Yasemin diye bir kız Yılmaz’ı sevmiş. Birlikte kalalım diye. Yılmaz bize danıştıktan sonra olur demiş. Yılmaz, onu sevdi. Asla para pul almadı.”

Miço, Konya sürgününde kendi çevresi ile sahiplendiği Güney’in bu şehirde kaldığı süre boyunca çok az insanla ilişki kurduğunu, bunların da çoğunlukla Kürtler olduğunu anlatıyor. Yılmaz Güney’in, kaldığı otelle kendi kahvesi arasında bir hayat tercih ettiğini anlatan Miço, genç Yılmaz’ın sürekli bazı senaryolar üzerinde çalıştığını söylüyor.

Bugün artık bulunmayan, Yeni Konya Gazetesi’nin arka tarafındaki Sipahi Palas Oteli’nde kalan Güney, para sıkıntısı çekmektedir. Adana’dan gelen ve kolonyacı olduğunu söylediği bir arkadaşının dışında geleni gideni de yoktur. "Bizim yanımızdan hiç ayrılmazdı. Sanatçı çevresinden hiç geleni yoktu. Onun kumar tutkusu vardı. Pokeri çok severdi. Ama parası yoktu. Bazı zamanlar kahvenin kasasından para koyar, oynamasını sağlardım” diye anlatıyor Miço, o günleri.

NEBAHAT ÇEHRE GÜNEY’İ İHBAR ETTİ

Sürgün sonrası İstanbul’a dönen Yılmaz Güney, Miço’ya, İstanbul’da yaşaması için çok ısrar etse de Miço Konya’dan ayrılamaz. Bunun üzerine Güney, Miço’ya Konya’da bir sinema salonu açması önerisinde bulunur. Sinema kurulduktan sonra tüm film tedarikini yapma sözünü verir Güney.

Açılacak salon için gerekli film makinesini almak üzere Güney’in yanına İstanbul’a gitmeye karar verir Miço. Ancak Güney’e ulaşamaz. Yılmaz, yeni eşi Nebahat Çehre’ye arabayla çarpmıştır. Nebahat Çehre, Yılmaz’ın asker kaçağı olduğunu polise ihbar etmiş, böylece Yılmaz Güney Sivas’a askere gönderilmiştir. Miço, çaresiz Konya’ya geri döner. Zar zor bir sinema makinesi bulan Miço, sinemanın ismini de Güney Sineması koyar. İşinde amatör olduğu için de beli bir süre sonra Güney Sineması kapanır.

İKİSİ DE CESURDU...

Yılmaz Güney, otel odasında durmadan senaryo yazar. Miço ile gazinocu Tahir arasındaki husumetten çok etkilenen Güney, bu yaşanmış hikayeyi senaryolaştırır. Bu senaryoyu daha sonra, Güney’in baş rolünü oynayacağı, "İkisi de Cesurdu” filmine dönüşür. Filmde Güney’in canlandırdığı Ali Duran karakteri aslında Miço’dur. Ancak, "Miço” ismi Yunanları çağrıştırdığı içi isim değiştirilir. Güney bu konudaki sıkıntısını bizzat Miço’ya da iletir.

DOLAV HİÇ ÇEKİLEMEDİ...

Miço, Güney’e ilişkin hiç bilinmeyen bir olaya daha tanıklık eder. Miço’nun ailesinin 1917 yılında Van Özalp’ten gelip Konya’da yerleştikleri Dolav mahallesi, Miço ile Güney’in dostluğuna da ev sahipliği etmişti. Bu mahallede ki yaşamdan çok etkilenen Güney, "Dolav” adlı bir senaryoya da başlamıştır.

Arkaşad’ın çekimleri için Konya’ya uğradığında bu haberi Miço’ya verir. Gerisini Miço’nun anlatımlarından dinleyelim: "Arkadaş filmini çektikten sonra, Endişe filmini çekmesi için Yılmaz’a ısrar etmişler. ‘Endişe’ filmini çekmeye giderken Yılmaz bana haber gönderdi ; ‘Endişe filmi biter bitmez Konya’ya gelip ‘Dolav’ filmini çekeceğim’diye.”

Miço, dostu Yılmaz’ın Konya’ya gelişinde dillere destan bir karşılama tertip eder. Dönemin Konya gazetelerinden Yeni Konya Gazetesi 5 ağustos 1974 tarihli nüshasında Yılmaz Güney’in Konya’ya gelişini şöyle verilir: "Aksaray’daki film çalışmalarını bitiren artist ve yönetmen Yılmaz Güney önceki akşam saat 21.00 da arkadaşı Mustafa Saldı (Miço)’nın daveti üzerine şehrimize gelmiştir. Y.Güney; ‘Konya’yı çok güzel gördüm.’ dedi. Eşi ile birlikte, Konya-Aksaray yolunun 20. kilometresinde kalabalık bir konvoy tarafından karşılanan Yılmaz Güney için kurbanlar kesilmiştir. Hayranları ile Yurtsever Kıraathanesi’nde bol bol sohbet eden Güney onuruna bir de yemek verilmiştir. Daha sonra Stadyum Teniskort aile çay bahçesine gelen Y. Güney, burada kendisini karşılayan yüzlerce hayranına imza dağıtmıştır. Film çalışmaları hakkında sorulan soruya Güney şöyle cevap vermiştir ; ‘…Hürriyet gazetesinde çıkan Salpa isimli romanımı film yapmayacağım. Konya’da "Dolav” isimli bir film çevirmek için hazırlıklarım vardır.”

Güney, "Dolav”ı çekemedi. 1974 yılında "Endişe” filminin çekimleri için gittiği Adana’da tartıştığı Yumurtalık Savcısı’nı öldürdüğü gerekçesiyle tutuklandı. Mustafa Saldı bu olayı şöyle anlatıyor:

‘‘Endişe filminin çekimleri sürerken içimde korku, tuhaf bir his vardı. Yılmaz ‘Dolav’ı çekemeyecek, diye. 20 gün sonra Yılmaz’ı Ankara cezaevine sevk ettiler. Gidip gördüm. Olayı anlattı. Yılmaz’ın yanında bir sürü adam varmış. Teyzemin oğlu İsmet de aralarındaydı. Bunların hiç yardımı olmadı mı? diye sordum. Aralarında aklı başında biri olsaydı olay büyümezdi. ‘Keşke orada olsaydım Yılmaz, işin bu kadar büyümesine izin vermezdim’ dedim. Sonra Yılmaz’a 18 yıl bir de silahtan ceza verdiler. Kayseri Cezaevine gönderdiler ve dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan da Yılmaz’a görüş yasağı koymuştu. Cezaevinin müdürü de işkenceci müdür Muzaffer Küçük’tü”

ANF NEWS AGENCY
Views: 2518 | Added by: volongoto | Rating: 0.0/0
Total comments: 0
Name *:
Email *:
Code *:
Search

Calendar
«  May 2011  »
SuMoTuWeThFrSa
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031

Entries archive

Site friends
  • bedava site yapimi

  • AGAHI
    Newroz Piroz Bè
    Tavsançali.ucoz.com
    Panoya Agahi
    Céjna Qurbanè Piroz Bé



    Tavsançali.ucoz.com
    Copyright MyCorp © 2024