Main » 2011»June»5 » Tekelci Medya ve Iktidar Ilişkileri
2:08 PM
Tekelci Medya ve Iktidar Ilişkileri
Medya;
gazeteler, dergiler, televizyonlar, rad-yolar ve internet... "Dördüncü
Kuvvet" dedikleri, her gün, her saat beynimizin ve bedenimizin her
hücresinde varlığını hissettiğimiz görünmez kuvvet...
İyiyi, kötüyü, çirkini ve güzeli aynı anda belirleyen, ürkütücü bir
tarzda sergileyen, bize seçim fırsatı vermeden beğenimize sunan gizil
güç...
Ve bu gücün yarattığı ideolojik, politik, ekonomik, sosyal, kültürel,
etik, estetik vb. popüler değerler, günlük yaşantımıza yön veriyor...
Televizyon kanalları "halk bunu istiyor" anlayışıyla yüksek reyting
almak için; içi boş, topluma hiçbir şey vermeyen, anlık ve sadece
seyirlik programlar ile tek sesli toplum yaratmaya çalışıyor.
Her televizyon kanalının, bir şovmeni, kaşını gözünü oynatan bir
spikeri, bir deprem uzmanı, bir güzellik uzmanı, bir güvenlik uzmanı,
bir aşçısı, bir sazcısı, bir modacısı, bir yorumcusu, bir falcısı, bir
aykırısı vb. var.
Medya çok geniş bir alanı oluşturuyor: kitap, gazete, dergi, radyo,
televizyon, kültür merkezi, turizm kompleksi, internet, iletişim vb.
bütün alanları kapsıyor.
Tekelci Medya, devlet ve hükümet politikalarına yön veriyor. Düzen
partileri de büyük paralar harcayarak seçim propagandalarında görsel
medyayı kullanıyor.
Artık "gerçekle" ilişkimiz gazete, televizyon ve radyo diliyle
kuruluyor. Mesela AKP'nin "çılgın projeleri" denilen afaki işleri,
modelleme yöntemiyle görsel medya kanalıyla gerçekmiş gibi insanlara
sunuluyor.
Devlet destekli oligarşi partileri tekelci medyayı, tekelci medya da
partileri ve özellikle iktidar partilerini kendi çıkarları doğrultusunda
kullanıyorlar.
Eskiden "Sahibinin Sesi" taş plakları yapan bir müzik şirketi vardı.
Bu şirketin logosu, megafona havlayan bir köpekti. O zamanların reklam
anlayışını da yansıtan bu logodaki asıl vurgu, "sahip ve köpek"
ilişkisiydi.
Bu vurgu Medya'nın bugünkü kurulu düzenle/sistemle ilişkisini de
açıklayabilecek bir boyut iç içeriyor. Her biri, "sahibinin sesi" olan
yüzlerce araç tek bir amaca, yani kapitalist üretim ve yeniden üretim
koşullarına uygun olarak düzenin/sistemin korunmasına ve kollanmasına
hizmet ediyor.
Hürriyet gazetesinin uzun yıllar genel yayın yönetmenliğini yapan
Ertuğrul Özkök "Ben patro-numun çıkarlarını düşünmek zorundayım, bu
nedenle de bir işadamı gibi davranmalıyım" diyor. Özkök'ün
söylediklerinden "gazeteci işadamı" ya da "işadamı gazeteci" gibi bir
durum ortaya çıkıyor.
Türk Medyası'ndaki bu yeni insan tipi; kalemini patronu için silah
gibi kullanan, iş takibi yapan, devlet ve hükümet katında gazeteci
sıfatıyla kurduğu ilişkileri patronunun daha fazla k‰r elde etmesi için
kullanan, cuntacı faaliyetler içine giren veya destek veren,
milletvekili olan vb. gazeteci tipini oluşturuyor.
Askeri müdahale dönemlerinde cuntalar tarafından yönlendirilen ve bir tür gizli görev üstlenen gazeteciler de var.
"Kurmay gazeteci" denilen bir grup var ki, onlar Harp Akademileri'ne
bağlı Milli Güvenlik Akademisi'nde eğitim gören ve ordunun devleti ve
toplumu yukarıdan aşağıya doğru yönlendirme ve dezenformasyon görevleri
üstleniyorlar.
Bu kurmay gazeteciler kimi zaman yargıç, kimi zaman savcı rolüne bürünerek yargısız infazlar yapıyorlar.
Bağlı oldukları medya grupları arasındaki tekel kavgasında kalemini silah gibi kullanan köşe yazarları da tetikçilik yapıyor.
Siyasetten sanata, spordan edebiyata, sinemadan müziğe kadar her
alanda ahkam kesen entelektüel bozuntusu gazeteci-yazarlar, Türk Medya
İmparatorluğu'nun şarlatanlığını, cambazlığını ve maymunluğunu
yapıyorlar.
Belli başlı medya aygıtları büyük holdinglere ait. Holdingler de
devletle iç içe ve esas olarak devlet kredileri, devlet ihaleleri ile
işlerini yürütüyorlar.
Tekelci medya-devlet-hükümet-parti ilişkileri... Hepsinin ortak bileşeni çıkar ilişkileridir...
Kapitalist bir devlet ve toplum hayatında sermayenin karşılıklı çıkara dayanmayan hiçbir ilişkisi yoktur...
Tekelci Medya insanları ekran başına mahkum ederek siyasal ve toplumsal sorunlardan uzaklaştırmayı amaçlıyor.
Her gün ve her saat yapılan ideolojik bombardıman ile kitleleri oligarşinin çıkarlarına göre yönlendiriyor.
Bu nedenlerle, ideolojik hegemonya mücadelesinin en önemli aygıtı olan
Medya, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde özel bir ideolojik mücadele
alanı olarak ele alınmalıdır.