Kürtler çok değişti yahu!
Artık akla hayale gelmeyen eylemler düşünüyorlar. Aslında her yaptıkları artık eylem sayılmaya başladı…
Örneğin Cuma günü gelmiş, Allah rahmetini esirgememiş, hava güzel.
Namaza kılmak için durduğun her yer Allahın evi. İnsanlar namaza durmak
için, sokakları seçiyorlar. Ertesi gün gazeteler çarşaf çarşaf… Sivil
itaatsizlik. Eee ne olmuş!
İmam "bilinmedik bir dilden" vaaz veriyor. Bütün cemaat anlıyor. Ama
devlet anlamıyor, ya da anlamak istemiyor diye; yok, sayılmaz diyorlar.
Niye ki? Allah’la aramıza niye giriyorsunuz, diye sorası geliyor
insanın!
İnsanlar, çocuklarının cenazelerini dağ taş arayıp buluyorlar. "Kürler,
sınırı aştı!" diyorlar. Niye ki? Siz sınır diyorsunuz, onlar demiyorlar
ki! ‘Sınır’ın öte
yakası da bu yakası da bizim olduğu için, öyle bir derdimiz olmuyor!
Ama sizin yüzyıllardır sınırı aştığınız ortada! Arabıyla, Acemiyle…
Tepki, bazen susmaktır.
Hakkari’de insanlar sokağa çıkmamış, kepenk kapatmış Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan köpürüyor. İnsanlar mecbur mu sizi görmeye, insanlar
mecbur mu sizi dinlemeye. Siz her kesi dinliyor musunuz, siz her kesi
bir tutuyor musunuz ki!
Kürtlerde gelenektir. Düşmanı da olsa, evlerine gideni kovmazlar! Anlayana…
Tepki, bazen konuşmaktır.
Mahkemelerde insanların Kürtçe savunma yapmak için direnmeleri ne kadar
büyük bir eylemdir, ne kadar büyük bir direniştir! Hani Kürtçe
serbestti. Hani her kes istediği gibi konuşabiliyordu. Hani "Kürt
kardeşlerine" televizyon açmıştın…
Nasıl yani, benim televizyonumu izle, benim gazetemi oku, benim gibi
düşün, benim gibi davran, benim gibi namaz kıl, benim gibi… mı, demek
istiyorsunuz! Niye ki?
Hiç olur mu ya, biraz insanda ar olur hayâ olur!
Hz. Muhammed bin dört yüz yıl önce söylemiş: "Bir kimse kendisi için
istediği bir şeyi, mümin kardeşi için de istemedikçe, hakiki mümin
sayılamaz."
Pardon, hakiki mümin mi?
Devletle Kürtlerin "milattan önceki’ ilişkisini çok iyi anlatan bir fıkrayla bitirelim.
14-15 yaşlarında çocuk. Babasına gidiyor, imamın annemle ilişkisi var
diyor. Baba, Allah büyüktür bir gün belasını bulur, diyor. Çocuk ne
zaman durumu babasına açsa, aynı şeyleri söylüyor babası. Çocuk düşünür
ve karar verir, sabah namazından önce kalkar. Eskiden, müezzin ya da
imam şerefeye çıkar istinare denilen şekilde dönerek ezan okurdu. İmam
minareye çıkar çıkmaz, çocuk da arkasında çıkar ve minarenin
merdivenlerinden aşağıya kadar kuru nohut ve mercimek bıraka bıraka
aşağıya iner. İmam ezanı bitirdikten sonra, aşağı inmek için merdivene
yöneldiğinde kendini aşağıda bulur, ölür.
Namaz dönüşü, çocuğun babası oğlunu çağırır, ben sana demedim mi Allah büyüktür, bir gün belasını bulur diye. İmam ölmüş der.
Çocuk döner babasına,
Allah’a yardımcı olmasaydım, imam daha çoook annemi …!
Olmuş bizim meselemiz…
Neyse ki artık, nohut ve mercimeği yollara dökenlerimiz var da; Allah’a yardımcı oluyorlar!
|