Bugünün sürprizi Suriye Kürtleri, 82 yıl önce kimseleri şaşırtmadan manşetlerde yer bulabiliyormuş.
Geçen hafta nur topu gibi bir bölgemiz oldu. Hem de resmi düzeyde. Adı: Kuzey Suriye.
Esad
rejimine karşı halk ayaklanmasının fiili sonuçlarından biri olan Kürt
bölgesi, devlet katında Kuzey Suriye adıyla vaftiz edilirken kimilerine
göre bu sürpriz bir gelişmeydi. Görmüş olduğunuz gazete kupürü 7 Ağustos
1930 tarihli. Yani 82 yıl önce memleketin tam da bu günlerdeki
gündemini anlatıyor. Başlık manidar: ‘Suriye Kürtleri de işe karıştılar’.
Haberde şöyle deniyor: "Suriye’de
oturan Kürt sergerdelerinden (elebaşılarından) Haco, teşkil ettiği
çetelerle hududumuzdan içeri girmiş ve akın ettikleri sahanın hükümetle
alakasını kesmek için telefon ve telgraf hatlarını tahrip etmişlerdir.”
Ağrı isyanının en ateşli günlerinde kaleme alınan haberde Haco’nun ‘Türk basınında kendi hareketinin irticai bir faaliyet olarak gösterildiği fakat amaçlarının Kürt halkının özgürlüğü olduğu’ yönündeki beyanatına da yer veriliyor.
Demek ki bugünün sürprizi Suriye Kürtleri, 82 yıl önce kimseleri şaşırtmadan manşetlerde yer bulabiliyormuş.
Sınırların getirdiği
O
günden bugüne değişmeyen sorunun temelini ulus devlet sistemine
geçildikten sonra Irak, İran ve Türkiye sınırının çizdiği söylenebilir.
Bir
tarafta kendi ulusunu yaratmaya çalışan üç devlete karşı diğer yanda
aşiret sistemiyle kendini dört ayrı devletin içinde bulan Kürt halkı
bulunuyordu.
Üstelik İran ve Türkiye’nin birbirine bakışı da John Nash’in Oyun Teorisi’ni aratmıyordu: İran,
Türkmenler ve Sünni Kürtler açısından Türkiye’yi tehdit olarak
görüyordu. Türkiye ise İran kökenli Kürtler açısından İran’ı tehdit
olarak görüyordu. İki ülke arasındaki sınırların net olmaması da işin
tuzu biberiydi.
1926’da bir Dostluk ve Güvenlik anlaşması
imzaladılar. En önemli niyet 6. maddede açığa çıkıyordu: "Sınıra yakın
kesimlerdeki aşiretlerin iki ülkenin güvenliğine yönelik eylemlerine
karşı tüm önlemler alınacaktır.”
Aynı dönemde Suriye tarafında da önemli gelişmeler yaşanıyordu. Şeyh
Sait ayaklanmasından kaçan Kürt seçkinlerinin Lübnan’da kurduğu Hoybun
Cemiyeti, Suriyeli Kürtlerin bağımsızlığını talep etti.
Cemiyetin
liderlerinden Yüzbaşı İhsan Nuri’nin önderliğindeki bir grup, Ağrı
Dağı’ndaki kamplara katıldı. Ve 82 yıl önce manşetlere taşınan ‘Suriye Kürtlerinin işe karışmasıyla’ Ağrı isyanı başladı.
Bu isyanın sonuçları Suriye, Türkiye ve İran’ın bugünkü yapılanmasında büyük bir öneme sahip.
Küçük Ağrı’nın işgali
Türkiye isyanı bastırmak için 1926’daki
anlaşmaya dayanarak İran sınırında bulunan Küçük Ağrı’yı çevirerek
büyük bir askeri harekât başlattı. İran’a kaçamayan isyancılar yenildi.
Türkiye ise sadece isyanı bastırmakla kalmadı, bu bölgeyi de
topraklarına katarak sınırı değiştirmiş oldu.
Türkiye’ye karşı ayaklanan Suriyeli Kürt aşiret lideri Haco
Ağa, 1938’de bu kez Fransız sömürgesine karşı bir hareket başlatsa da
Kürtlere yönelik baskının artmasından başka sonuç alamadı. PKK’nın 1980’lerdeki etkisine kadar da Suriyeli Kürtlerin sesi gür çıkamadı.
Aras’ın Kerkük seferi
Ağrı
isyanının diğer sonucu da Kürtlere karşı İran’la işbirliğinin ivme
kazanmasıydı. Her ne kadar Türkiye isyan sırasında İran’a ait bir
bölgeyi işgal etse de sınır sorunu çözüldükten sonra yeni bir
işbirliğine gidilmişti.
Birkaç gün önce belki de Devlet
Bahçeli’den rol çalıp milliyetçi oylara talip olmak için bir diplomatik
krizi göze alıp Kerkük’ü ziyaret eden Ahmet Davutoğlu’ndan 75 yıl evvel
Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da Kerkük’e uğramıştı.
Fakat
Aras’ın asıl amacı farklıydı. Sadabat Paktı’nın imzalanması için yola
çıkan Dışişleri Bakanı’nın bir sonraki durağı Tahran’dı. Irak, İran ve Türkiye arasında imzalanacak pakt, açıkça sınırları tehdit eden Kürt aşiretlerine yönelikti.
Kürtlere
karşı işbirliğinin bu kadar açıktan yürütülmesini politik açıdan doğru
bulmayan Aras, Afganistan’ın da pakta üye olmasını sağladı.
Böylece
paktın Sovyetler’e yönelik bir tehdide karşı kurulduğu imajı verilerek
yaklaşan büyük savaş öncesi Batı’nın desteğinin alınması planlanıyordu.
İkinci Dünya Savaşı, Sadabat Paktı’yla birlikte bütün dengeleri yıksa da Suriye
Kürtleri açısından 82 yıl içinde çok şey değişmedi. Bugün kartlar
yeniden dağılıyor. Bu ortamda Türkiye ‘sürpriz’ algılamasıyla fark
yaratıyor.
Ülkenin ilk Ortadoğu Araştırmaları
Enstitüsü’nü kuracak kadar bölgeye vâkıf olan Ahmet Davutoğlu’na akıl
vermek haddimize değil. Fakat ne derler bilirsiniz. Diplomasi sevgili gibidir, aşkını canlı tutmak için küçük sürprizler yapabilir. Yeni sürprizlere açık olmakta fayda var.
Notlar:
•
Sadabat Paktı’na ilişkin Baskın Oran’ın editörlüğünü yaptığı Türk Dış
Politikası kitabının Atay Akdevelioğlu ve Ömer Kürkçüoğlu’nun kaleme
aldığı bölümden yararlandım.
• Suriye Kürtlerinin dünden bugüne
yaşadıkları hakkında İrfan Aktan’ın Express dergisinde yazdığı ‘Kürtler
için hasat zamanı’ başlıklı yazısı tavsiye olunur.
• Suriye’de bugün olan biteni anlamak için sadece bir yazar okuma hakkınız varsa Fehim Taştekin’i tercih edin derim.
Gökçe Aytulu - Radikal