Rostemé Zal
Zalimlerin korkulu rüyası,mertliği.silah kullanma yeteneği,bilek
gücü, gürzü büyük bir ustalıkla kullanması, pehlivanlığı, yiğitliği ve
korkusuzluğu ile 12-13.YY Kurdistanında adından söz ettiren Rostemé Zal
Kürtlerin milli kahramanı olup bazen Gılgaméş. Bazen de Herkül ile sıkça
karşılaştırılmıştır.
Mazlumlar ve haksızlığa uğrayanlar başları sıkıntıya düştükleri zaman
Rostem’e koşmuş ve sıkıntılarına mutlaka çözüm bulmuşlardır.
Kahramanlığı ve haksızlığa karşı duruşu ile İran,Mezopotamya ve güney
Kafkasya da zalimlerin korkulu rüyası olmuş ve yok edilmesi için bin bir
türlü hileye başvurulmasına rağmen başarılı olamamışlardır. Böylesi bir
yiğit ile başa çıkamayan İranlılar gibi Türklerde Kürtlerin milli
kahramanı olan Rostem’i kendi milli kahramanları olarak görmüş ve O’nu
çeşitli şekillerde sahiplenmişlerdir.
Rostem, daha doğmadan evvel Anne karnında iken dikkat çekmeye
başlamıştır. Anne karnında daha üç aylık iken iri yarı bir hal almış,
doğumu ancak, annesinin karnı yarılmak suretiyle gerçekleşmiştir. Bir
günlük bir bebekken bir yaşında gibi görünmüş, beslenebilmesi için
kendisine süt anne tutulmuş, on kişinin yiyebildiği kadar yemeği yiyerek
kısa zamanda çok güçlü ve iri yarı bir hal almıştır.
Rüstem, babası Zal’ın çalınmış olan kılıcını bulmak için Şiraz’dan
Semerkand’a doğru yola çıkmıştır. Yolculuğu sırasında, zamanının ünlü
pehlivanlarından olan Pehlevané Pola(Demir pehlivan)nın kızını görüp
aşık olmuştur. Kızı alabilmek için, müstakbel kayınpederi ile güreşmek
ve O’nu yenmek zorunda olan Rostem, Pelevané Pola ile üç gün boyunca
müsabakaya tutuşmuştur. Ancak, hiçbiri diğerine üstün gelememiştir. Bir
süre sonra Pehlevané Pola hastalanıp yatağa düşmüştür,Hekimler Pehlevané
Pola’nın tek çaresinin aslan kanı içmesi olduğunu söyleyince tavsiyeye
uyan Rostem, kayınpederini kurtarmak için aslan kanını getirmek
maksadıyla aslan avına çıkar. Çok iri bir aslanla boğuştuktan sonra, onu
öldürüp kanını kayınpederine getirir ve getirdiği bu kan kayınpederine
çare olur.Pehlevané Pola iyileşir. Ama kısa bir süre sonra eceli ile
ölür. Rostem de bu ünlü pehlivanın kızı Rübab ile evlenir.
Rostem’in kazandığı önemli zaferlerden bir tanesi de, Pehlevané
pola’nın düşmanlarından olup, kendisini daha önce öldürmeye gelen Rum
silahşorlarından birisiyle yaptığı savaş olmuştur. Rum silahşorla
yaptığı savaşı kazanmış ve onu öldürmüştür. Rum silahşorun intikamını
almak isteyen Rum Pontus Kralı intikam almak için Rostem’in üzerine
yirmi bin kişiden oluşan güçlü bir ordu göndermiştir. Çoğu zaman yalnız
başına, bazen de eşi ve kayınpederinin çiftliğinde çalışan adamlarıyla
birlikte bu büyük orduya karşı savaşmış ve bunların önemli bir kısmını
öldürdükten sonra, geri kalanlar da kaçmıştır. Böylece büyük bir zafer
kazanmış, kendi memleketinde huzur ve güveni sağlayarak eşi ile birlikte
mutlu ve uzun bir ömür yaşamıştır.
Bir başka söylentiye göre
Rostemé Zal yenilmez bir savaşçıdır. şeytanı bile teke tek döğüşte
yenmiş ve böylece yenilmez olduğunu ispatlamıştır. şeytan "seni, yine
sen öldüreceksin" demiş ve bunu yapmak için epeyce uğraşmıştır. en
sonunda şeytan, sudan tahmina adlı bir güzeller güzeli kadın yapmış ve
Rostem’in tahmina ya aşık olmasını ve onu elde edememesini sağlamıştır.
Neyse, kralı ile arası bozulan rostem, doğu sınırını tek başına korumak
için sınıra yollanmış ve şeytan ile ahbaplık kurup arkadaş olmaya
başlamıştır. Sınırında Rostem’in olduğunu öğrenen komşu kral: Büyük bir
ordu ile onun üstüne gidecekken rüstem in yaptıklarından etkilenen
komşu prenses bunu önlemiş ve rüstem i saraya çağırmıştır. Aslında bu
prenses Rostem in her zaman hayalini kurduğu Tahmina dır ve su değildir.
Evlenirler. Bir çocukları olur. Rostem savaşmaya tekrar başlar ve yirmi
küsür yıl sonra bilmeden kendi oğlu ile çarpışır. Kaybeder.
Rostem'i yenen de kendi oğludur.
İslam Alimlerinden Bir rivayete göre;
Hz. Ali'ye Allah C.C. Aslanım dediği zaman Hz. Ali bir benlik duygusuna
kapıldı. O kadar güçlüyüm ki Rabbim bana Aslanım dedi. ve Allah C.C.'ye
dua etti "Rabbim senin yarattığın güçlülerden birini bana göster” dedi. O
vakit Cebrail A.S. insan kılığında gelerek Hz. Ali'ye mezarlığa git ve
"Rostem” diye seslen dedi. Hz. Ali mezarlığa giderek "Selamın Aleyküm
Rostem "diye seslendi bir çok mezardan Aleyküm Selam diye çok sesler
geldi o zaman Cebrail A.S. tekrar gelerek, Hz. Ali'ye "Rostemé Zal”
diye seslen ve sakın elini verme dedi. Hz. Ali tekrar mezarlığa döndü ve
Selamın Aleyküm Rostemé Zal diye seslendi. O an mezardan çıktı birisi.
Toprağa bastı ve beline kadar toprağa gömüldü. "Ya Ali” dedi "Tut
elimide çıkayım”. Hz. Ali yerden aldığı bir taşı Rostem'in eline
tutuşturdu. Rostemé Zal taşı bir sıktı suyunu çıkardı. Üfledi tozunu
çıkardı. "Ey Ali” dedi "Allah C.C. sana Aslanım dedi. Bana Kedim dahi
deseydi sen o zaman görseydin”
Bir başka söylentiye göre Rostemé Zal hikayesi şöyledir.
Simurg bilge ağacının dallarında yaşar ve herşeyi bilir. Aynı zamanda tüm kuşlar aleminin hükümdarıdır.
Zora düşen kuşların imdadına yetiştiğine inanılır. Kuşlar zorda olmasına
rağmen Simurg bir türlü imdatlarına yetişmiyor. Kuşlar toplanıp
huzuruna çıkmak isterler. Yol uzun, yol zahmetli. Yedi dipsiz vadiyi
geçmeleri gerekiyor.Altıncı vadi, "şaşkınlık”, yedinci vadi ise,
"yokoluş” vadisidir. Bu arada kimisi düşer, kimisi de çeşitli
bahanelerle geri döner.
Kaf dağına sadece otuz kuş ulaşır ve şunu öğrenirler; Simurg kendileri,
yani Simurg; Kaf dağına ulaşan otuz kuş. Bilirim ki her insanın cevheri
yüreğinde ve beyninde gizlidir. Edebiyatta hedefe ulaşabilmek
zahmetlidir. Sayısız dorukları aşmak gerek. Ve bilirim ki yeterki insan
istesin şu yeryüzünde başaramayacağı şey yoktur. Edebiyatta aranan şey
ise hepimizin yüreğindeki cevherdir. Simurg ile ilgili anlatılan
efsaneler bununla da bitmez. Simurg’un rivayetleri Kürt efsanesi olan
Zal oğlu Rüstem’de de gelir yerini alır.
Sam, namı dört tarafta, yedi iklimde bilinen bir kahraman. Çevresinde
herkes ona gıpta ile bakarken, düşmanları da onun bir açığını ararlar.
Sam, mutlu gibi görünse de yüreğinde evlatsızlık acısıyla yanıp tutuşur.
Çocukları olmayan Sam, savaşa gider. Gittikten sonra beyaz saçlı, beyaz
kaşlı, beyaz kirpikli bir çocuğu olur. Saraydakiler bu ilginç çocuğu
saklamak isterler Sam’dan. Daha sonra bu sırrı saklamanın doğru
olmadığına karar veren saraylılar çocuğu Sam’a gösterirler. Çocuğun
karşısında şaşkına uğrayan Sam, düşmanlarının kendisine güleceğini ve bu
çocuğun uğursuzluğun belirtisi olduğunu öne sürerek Zal’ı götürüp Kaf
dağına bırakır. Kaf dağında Zal ölümle pençeleşirken Simurg gelir.
Simurg’un niyeti kötüdür. Çünkü, Zal’ı aç bekleyen yavrularına yem
yapmak ister. Yavrular kıymazlar Zal’a. Simurg yavrularıyla birlikte
Zal’ı da büyütür. Ona zorluklarla mücadele etmesini ve konuşmasını
öğretir. Sam vicdan azabı çekmeye başlar.
Sam, Kaf dağına oğlunun akibetini öğrenmek için gider. Çocuğunu
Simurg’un yanında diğer kardeşleriyle oynarken bulur. Simurg, Zal’ı
sırtına alıp babasının yanına getirir, "Bu babandır” der. Zal’ın
babasına karşı saygılı olmasını ister. Kucaklaşırlar baba ile oğul. Bu
arada Simurg, Zal’a bir tüy verir. "Başın sıkıştığında bunu yak” der.
Yakıldığı zamanda Zal’ın yanında hazır ve nazır olacaktır.
Sam, oğlunun gücünü sınamak için pehlivanlar getirir ve Zal’ın
karşısında hiç kimse duramaz. Attığı ok ise hedefini şaşmaz. Babasının
verdiği görevleri layıkıyla yerine getiren Zal, artık namı dört tarafı
tutmuş bir kahramandır.
Zal babasının yönetimindeki Kral Mihrab’ın sarayına uğrar. Orada
Mihrab’ın güzel kızı Rubade’yi duyar. Rubade de duymuştur Zal’ın
yiğitliğini ve yakışıklılığını. Rubade ile Zal daha görüşmeden
birbirlerine aşık olurlar. Velhasıl evlenirler. Zal savaştayken çocuğu
olmak üzere olduğunu duyar ve eve döner. Lakin, dokuz ayı geçmesine
rağmen çocuk bir türlü doğmaz. Rubade’nin çığlıkları yeri göğü inletir.
Zal da bir tasın içinde Simurg’un verdiği tüyü yakar. Hemen Simurg içeri
süzülüverir. Rubade’ye içmesi için bir şurup verir. Ve böylece Zal oğlu
Rüstem doğar. Vücudu ölümlülere benzemez. Çünkü normal insanlardan daha
büyüktür. O gündür bugündür Zal oğlu Rüstem hakkındaki hikayeler dilden
dile dolaşıp durur
Rostem, Medler ve Turan Türkleri arasında meydana gelen savaşların
anlatıldığı efsanelere de konu olmuş ve kahramanlığı, sahip olduğu
yenilmez gücüyle ön plana çıkmıştır. Bu sebepten dolayıdır ki, özellikle
yiğitliği, pehlivan yapısı ile kendilerinden söz edilen hükümdarlar
için de Rostem benzetmesi yapılmıştır. İranlılar ve Turan Türkleri
arasında meydana gelen savaşlarda ön plana çıkan Türk kahraman ve
savaşçılarından biri Alp Er Tonga’dır. Alp Er Tonga ile Rostem arasında
bir çok çarpışma olmuş,bu iki isimden sıkça söz edilmiştir..
Med saldırılarına karşı koymak isteyen Turan hükümdarı Alp Er
Tonga’ya haber yollayarak gelmesini istemiş ve akabinde O’nu İran
üzerine yollamıştır. Bu haberi alan İranlılar da Zal’e müracaat ederek
yardım istemişler. Zal, artık yaşlandığını belirterek yerine oğlu
Rostem’i yollamıştır. İki taraf arasında meydana gelen savaşta, Rostem
galip gelmiş, Alp Er Tonga’yı da son anda Türk savaşçıları
kurtarmışlardır. Yenilen Alp Er Tonga babasının yanına dönmüş ve daha
sonra barış yapılmıştır.
Rüstem ile Alp Er Tonga, birkaç kez muhtelif sebeplerle karşı karşıya
gelmeye devam etmişler ve hemen her seferinde Rüstem galip gelmiştir.
Savaş dışında med pehlivanları ile Turan Türk pehlivanları da karşı
karşıya gelmişler, Rüstem dışındaki med pehlivanlarının tamamı
yenilmesine rağmen, Rüstem’in bileği bükülememiş ve neticede yine zafer
kendilerinin olmuştur.