
Diyelim Başbakan veya Cumhurbaşkanları uçaklı bir yolculuğa çıkıyor. Uçağa alınan gazetecilerin hepsi Türk… Eğer birinin soyunda çeyrek bir Kürt asıllılık varsa dahi, bu da gizlidir. Sonuçta adam, Türk basını adına gazetecilik yapmaktadır.
Ayıp olmasın diye Türk basınının kıyısına köşesine iliştirilmiş Kürt asıllı aydın ve gazetecilerin durumunu biliyorsunuz. Bunlar da Türk basınının elinde maymuna çevrilmiş.
İşte bu Türk basını her gün ahlaksıca Kürtlerle dalga geçiyor. İmralı’da 12 metrekareye sıkıştırılmış Öcalan’ın görüşme notları ve dağ doruklarına çekilmiş PKK yöneticilerinin ANF’de yayınlanan açıklamalarına ilişkin köşe yazıları düzüyorlar.
"Öcalan şöyle demiş”
"Kandil şöyle buyurmuş.”
"Gizli talimat şöyle aktarılmış.”
"Avrupa örgütü şöyle davranmış.”
Adı üstünde, Türk basını… Hiç biri, Kürtler niye bu kadar farklı mekanlardadır diye bir sormuyor. Kullandıkları dil alaycı ve aşağılayıcı. Kullanımında gökdelenler var. Haftada üç makale yazan yazarının özel aracı ve sekreterleri var. Basın kartları ayrıcalıklı… Bu basın kartlarıyla her an her yerdeler… Uçakta, Cumhurbaşkanı köşkünde, Genelkurmay Karargahı’nda… Arada bir, açılım adı altında, televizyon ve gazetelerine Kürt asıllı kişilerden zatlar çağırıyorlar. Bu zatlar onlara PKK’nin nasıl tasfiye edileceğini anlatıyor.
Peki Kürdün gazetecisi, yazarı, siyasetçisi ve aydını nerededir? Vatandaşı olduğu devletin hangi olanaklarını kullanmaktadır? Hiç… Devletin hiçbir olanağını kullanmadıkları gibi, devletin kolluk kuvvetlerinin ve mahkemelerinin hedefi durumundadırlar…
Türk basını Kürtleri tartışıyor. Fakat ahlaksızca tartışıyor… İmralı’ya tıktıkları, kelepçeli bir halde savcılık önünde sıraya geçirdikleri, dağlara sürdükleri Kürtlerin başka bir tartışma ve iletişim aracı olmadığı için kamuoyuna düşürdükleri tartışma ve görüşlerini sayfalarına alıp, açık bir şekilde Kürtlerle dalga geçiyorlar… Bunun da adına Kürt sorununu tartışma adını koyuyorlar…
Bunların en demokratı Ahmet Altan’dan Cizre Tank Taburu’nun Cizre’den çıkması gerektiğini söylediğini duydunuz mu? Kürdistan’ın en işe yarar yerlerini askerlerin neden tutmuş olduğunu sorgulayan bir yazısını gördünüz mü? Aksine Kürdistan’daki karakolların daha iyi tahkim edilmesini, baskınlara karşı daha dayanıklı ve cin sistemler kullanılması gerektiğini yazıyor.
Türk basını Kürt sorununu tartışmıyor, dağlara sürülmüş, Avrupa’ya postalanmış, cezaevlerine doldurulmuş Kürtlerin çaresizliğiyle dalga geçiyor… Bunun böyle olmasında elbette bizim suçumuz büyük. Siyasette ve direnişte sağlanan başarı ne yazık ki, özgür Kürt basınının oluşturulmasında sağlanamadı. Gelecekte Kürdistan’ın her köy, kasaba ve şehrinin özgür basın-yayın organlarının yaratılması için şimdiden hazırlıklarımız olmalı… Basını ve kendine has düşünen aydınlar topluluğu olmayan bir halkın geleceği de yoktur…
***
Not: rojevakurdistan yeni bir internet sitesidir. Tanıtılmasına, dost ve yurtseverlerin bu yayın organının varlığından haberdar edilmesine ihtiyaç var. Bu yazıyı okuyan dostlardan ve yurtseverlerden bir ricamız olacak. Her biriniz, rojevakurdistan’ın varlığından en az üç arkadaşınızı haberdar ediniz… Haberdar ettiklerinizden de siz böyle bir talepte bulunun… Onlar da sitenin varlığını yakın arkadaşlarına bildirsinler… Saygılarımızla…
bildiricihasan@hotmail.com