Main Registration

Login

Welcome Guest | RSSFriday, 2024-04-26, 10:26 AM
Menu du site

Section categories
My files [88]

Tag Board

Our poll
sitenin orani nasil
Total of answers: 14

Statistics

Total online: 1
Guests: 1
Users: 0

File Catalog
Main » Files » My files

Êzidîlerin durumu ve talepleri
2011-08-22, 11:20 PM

Êzidîlerin durumu ve talepleri

Federasyona Komelên Êzdîyan
Güncellenme : 22.08.2011 08:15

Êzdî inancı Milat’tan önceki Mezopotamya halklarının en eski ve tek Tanrılı dinidir. İnsanoğlu kendini tanıdıktan sonra birilerinin onu yarattığını keşfetmiş ve "Ezda” demiştir. Ezda Tanrı demektir. Kürtçe’den Türkçe’ye çevrildiğinde; "O, beni yarattı” anlamına gelmektedir. Böylece insanoğlu Tanrısını gökyüzünde bulur. İnancımızda güneş, ateş, ay ve yıldız, hava, su ve toprak kutsal elementler olarak bilinir, yaşamın ve bu kutsal elementlerin bir güç tarafından yaratıldığını ve bu gücün de Xweda (Allah) olduğuna inanır. Yer ve gökyüzü 7 element aynı zamanda 7 meleği temsil eder. Bu melekler; Cebrail (Tawis î Melek), Azrail, Dardahil, Şemxail, Hz Ademi özgür irade, Nebi Nuh’u Sanatkar, İbrahimî adaletsizliğe karşı ateşin külünde inşalığa sahiplenme ve insanların kurban edilmesine karşı çıkıştır.

Êzidîlik M.Ö. 1000 yıllarına kadar Ortadoğu ve Asya kıtasında yaşayan bütün halkların inancı haline gelmiştir. M.Ö. 700 yıllarından itibaren ise toplumsallaşan bu inanç, Zerdeşt Peygamber, Mani, Mazdek, Hüremdin, Babek ve Sêhx Addi ile günümüze kadar getirmiştir. İnancımız her zaman mazlumların inancı olmuştur. Bütün diğer dinleri ve peygamberleri saygıyla tanır ve kabul eder. Kitabımız Zend Avesta, Mes’efa Roj ve Celva’dır. İnancımızın temelini iyi düşünce, iyi söylem ve iyi icraat oluşturur. Her ne kadar inancımız tek Tanrıyı esas alsa da, her şeyin bir piri ve erbabı vardır. İnancımıza göre iyilik Xweda’dan (Allah), kötülük ise tabiat ve yaşamdan kaynaklanır. Kutsal tapınağımız Laliştir.

Êzidîler olarak gerek Hıristiyan dinin, gerekse İslam dinini çıkışından sonra öncekinden da fazla saldırı ve istilalara maruz kalmışlardır. İnancımıza sahip olan halklar Doğu Roma ve Hıristiyanlık adına M.S 630 yılarına kadar Bizanslar özelikle Anadolu ve Kürdistan’da zorla Hıristiyanlaştırmaya çalışılmıştır. O dönemden sonra ise 630 ve 1100 İslamiyet’in gelişi söz konusudur. Yine İslamiyet adına Arap istilacı ve şoven ırkçılığı, Emevî ve Abbasi imparatorlukları egemenlikleri altındaki bütün halklara inancımızı kötüleyerek tersten propagandalarla gözden düşürmüş, Mazdekî, Babekî, Dasinî direnişlerine büyük katliamlarla karşılık vermiş ve Êzidîleri din değiştirmeye zorlanmıştır.

1110 ve 1200 yılarına kadar Êzidi inancı, Kürtler içinde sınırlanır ve reform edilir. Bu dönemde sonra Êzidîlerin tarihi, hemen hemen Kürt halk tarihine dönüşür. Bu dönemde Kürt nüfusunun büyük bir bölümü  Êzidîlerden oluşmaktaydı. Yine Osmanlı döneminde Sünni-Şafi mezhebi doktrinli mezhebi esas alınca özelikle1639 Kasrı Şirin antlaşması Kürdistan’ın ikiye bölünmesi sonucu hem Osmanlı İmparatorluğu hem de İran Şahı tarafından Êzidîler büyük bir jenoside maruz kalındı. Bu yönelimler sürerken 1828-45 Jön-Türklük ve İttihat ve Terakki Osmanlısının döneminde Alman-Osmanlı işbirliği sonucu, Malatya’dan Rewandiz’e kadar Êzidî Kürtler tarihin en büyük soykırımına maruz kalmışlardır.

Bu tarihi dönemde Adriyatik’ten Çin setine kadar Turancılık akının etkin olduğu ve Osmanlının batıda toprak kaybettiği döneme, Pantürkizm ve Panislamizm çağrılarının etkin olduğu döneme tekabül etmektedir. Antep, Helep, Amed, Mardin, Riha, Batman, Sêrt, Botan, Behdinan, Şengal, Musul, Hewler, Rewadiz’e kadarki bölgede katliamlar yapılmış sadece (Welatê Xalita) Garzan’da yüz binlerin üzerinde insanımız öldürülmüştür. Bunu söyleyen Alman generali Vorn Moltke ve bizim bu katliamlardan sağ kurtulan atalarımız, anne ve babalarımızdır.

Amed’de 1828 yıllında Êzidî nüfusu 238 bin iken 1860’te bu sayı 130 bine düşmüştür. Bu sadece bir örnektir. O tarihte adları geçen ilerde yüzdeliklerle de yüzde 60-70 halkımızın o zamanki dini inancı  zîdiliktir. 1900 ve 1937 yıllarına kadarki dönemde de Serhat’ta Wan, Muş, Erzurum, Kars, Ağrı, Bitlis de bir önceki tarihi artmayacak şekilde  zdi inancına bağlı olan Kürtlerin -ki bu dönem Ermenilere yönelim,1. Ağrı, 2. Ağrı isyanı ve Zilan katliamı- tasfiyesi hedeflenmiştir. Çoğu ya katliamdan geçirilmiş, iradeleri dışında Müslümanlaştırılmış ya da Ermenistan ve Gürcistan’a göç ettirilmiştir.

Türkiye Devleti sınırları içinde ve Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyıllık tarihi sürecinde genelde Kürt halkı, özelde de  zdî inancına bağlı olan toplumumuz; katliam, sürgün, zoraki inanç, dil ve kültür asimilasyonu gibi haksızlıklara maruz kalmıştır. Bu haksızlıklar her zaman bilinçli olarak devlet ve hükümetleri tarafından hasır altı edilmiş ve böylece ne Türk, ne Kürt de dünya kamuoyu bundan haberdar olmamıştır.

Eğer bazıları bundan şüphe ediyorsa; yaşayan tanıklar, sözlü tarihimiz, halkımızın aile ve kabilelerin yaşadıklarını bilgi olarak sunabiliriz. Êzdi ailelerinin nasıl diğer din ve mezheplere geçirildiğini, parçalandığını görebilirsiniz. Yine esas kaynak Devlet arşivinde görülür. Bu durum gerçektir ve inşalığın büyük kayıp ve ayıbı görülmelidir. Bu gerçekler görülmeden insanlığın Türkiye’de vicdani rahat olmayacaktır. İnsanlık tarihinin en doğal adilane inancı ve toplumu imha-inkâr ile ve başkalaştırılmıştır.

1923-2011 dönemindeki durum

Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde 1923 yılından bu yana bütün sözü edilen yapılanlara rağmen. Sêrt, Hakkari, Şirnak, Mardin, Urfa, Diyarbakır, Antep, Wan ve Kars’ta yüzün üzerinde köyde  zdiler yaşayabiliyorlardı. 1965 dönem nüfus sayımına göre Êzidîler 25 bin 865 kişi olarak biliniyorduk. Devletin kuruluşunda herkes gibi TC kimliğini taşıdık. Soyumuzun ismi ve soy ismimiz değiştirildi: Konuştuğumuz Kürtçe dilimiz yasaklandı. İbadetlerimiz rencide edildi, dinimiz İslam’ın bir mezhebi olarak görüldü. Ona rahmen devletin karakol ve "Eğitim kurumları Milletler Cemiyeti’nde İsmet İnönü Türkiye’de azınlık olarak "Hıristiyan dininin dışında kimse yok” demiştir.

Herkes gibi biz de "Türkiye vatandaşı” olduk ama inkâr edildik. Yörede Müslümanlık adına ve devletin gizli istihbaratına bağlı olan kişiler tarafından ileri gelenlerimiz öldürüldü. Köylerimiz hiç yere elimizden alındı. Devlet kurumlarına başvurduğumuzda boş yere debelendiğimizi anlıyorduk. Ümitsizce bir yaşam sürdürdük. Yöre insanı da bize karşı şartlandırılmıştı. Muhafaza etmek istediğimiz namus diye bilinen kızlarımız ailelerimiz de MSP kuruluşundan sonra hedef haline geldi. Bu zihniyet tek din, tek millet, tek devlet, tek dil, zihniyeti idi...

1970’lardan sonra Türkiye’de bir dönem başladı. Bu dönem aydınlamak ve kendini yeniden tanımak kendi gerçeği ile buluşmak demekti. Bu gerçeklik Bölge’ye yansıdı ve giderek gerici düzenbazların inisiyatifi kırıldı. Özgürlük mücadelesinin gelişmesiyle birlikte Êzidî toplumuna yavaş yavaş sahiplenme gündeme geldi. Özeleştirisel yaklaşım ve geçmişte yaşananların sert bir biçimde eleştirilmesi ile geçmişin inkarcı yaklaşımlarına karşı yürütülen mücadele  zdi toplumunda da gereken yankıyı buldu.

Bu samimi yaklaşım "Êzidîlerin özgürlük mücadelesine desteğini ve toplumsal barışa katılmasını sağladı. Yanlışlar düzeltilmeye, yalan ve yanlış propagandalar bertaraf edilerek Êzidîliğin gerçeklerini anlamaya başladılar. Herkes hasret ettiğimiz kardeş kelimesini kullanmaya başladı. Daha önce kötülük tanrısına taptığımızı rivayetine inanıp horlayanlar "aynıyız, eşitiz, hepimiz insanız” noktasına geldiler. Bu bizde toplum, dini grup olarak ruhsal ve psikolojik rahatlamayı getirdi.

1977-78 bu gidişata dur demek için "birileri düğmeye basarak” ekonomik, sosyal ve geçmişin yaşananların da etkisi ile yeniden bir göçe teşvik edildik. Bu yıllarda başta gençlik kesimi artan siyasi baskılar ve ortamın giderek gerginleşmesi sonucu "anormal” bir şekilde Avrupa- Almanya’sına akın ettiler. İkinci bir göçte 1990-95 toplumuzun tümüne yakın bir sayı mevcut Türkiye’den Almanya’ya göçertildi. Şu anda son 35 yıldır Almanya’da direkt baskılar olmamasına rağmen ağır sorunlar yaşamaya devam etmekteyiz. Bugün itibariyle Türkiye’den gelen Êzidîlerin nüfusu 75-80 bin üzerindedir. Genelde dört devlet sınırları içinde yaşayan ve eski Sovyetlere dağılanlarla yaklaşık 2 milyona yakın Kürt Êzidî vardır.

İlgili çevrelere, vicdanlı ve saygı değer kurumlara!

Bu politikalar niye, kimin yararına, diye sormak gerekir. "Hangi din hangi ırk hangisinden üstün” diye sormak gerek, hangi birimiz diğerinden neden, niye, nasıl daha üstün olabiliyoruz. Kim sonsuza dek yaşamış? Dini inancımızda derler "*Din Xwedaye Xweda yek e”.

Biz Êzdi Dernekleri Federasyonu olarak  zdi toplumunu tekrar ülkesine taşımak, topraklarında yaşam imkanı bulabilmeleri için, Anayasal değişiklilerden  zîdilerin de yararlanabileceği düzenlemelerin yapılmasını ve değerlerimizin Anayasal güvence altına alınmasını talep ediyoruz.

Bunun için önümüzdeki dönem Türkiye’de demokrasinin gelişmesi ile Anayasa değişikliklerin oluşması ile daha önce yaşanan trajediyi bu sefer başka boyutlarıyla Avrupa’da yaşamamak için, Ülkemizden, kültürümüzden, insani değerlerimizden kopmak istemiyor ve anayasada kolaylıkların sağlanması gerekli olduğuna inanıyoruz.

Bunun için yeni Türkiye’de ve Özerk Kürdistan’da

1. Din olarak Anayasal kabulümüzün sağlanması.
2. Dinî törelerimizin resmiyette kabulü. Her inanç gibi ibadethane ve ziyaretlerimizin (çoğunun sadece yerleri biliniyor) Zorla elimizden alınmış topraklarımız ve viran kalmış mirasların korunması, esas sahiplerine geri verilmesi için Kürtçe olan dil ve kültürümüzün anayasal güvenceye alınması, taleblerimizdir.

* Din Allah’tır, Allah birdir
Category: My files | Added by: volongoto
Views: 795 | Downloads: 0 | Rating: 0.0/0
Total comments: 0
Name *:
Email *:
Code *:
Search

Site friends
  • bedava site yapimi

  • AGAHI
    Newroz Piroz Bè
    Tavsançali.ucoz.com
    Panoya Agahi
    Céjna Qurbanè Piroz Bé



    Tavsançali.ucoz.com
    Copyright MyCorp © 2024