AgendaKurd: Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? M.Bozdağ: 1965’de Konya Cihanbeyli Yapalı Kasabası’nda
dünyaya geldim. İlk, orta ve lise öğrenimimi Konya’da bitirdim. 1985
yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünü kazandım.
Evliyim, Helin ve Berfin isimlerinde iki kızım var.
1995-1998 arasında örgütlenmeden sorumlu HADEP Konya İl Sekreterliği,
1998-2002 HADEP Konya İl Başkanlığı, 2002-2005 arası DEHAP Genel Merkez
yöneticiliği, 2005-2008 DTP Kurucu üyeliği ve Parti Meclis üyeliği,
2008-2011 BDP Disiplin Kurulu ve Parti Meclisi görevlerinde bulundum.
Şu an İnsan Hakları Derneği, Doğa Derneği, Buğday Derneği, Sigortacılar Derneği ve Ticaret Odası üyesiyim. AgendaKurd: Bağımsız adayları desteklemek için bize 5 önemli neden sayabilir misiniz?
M.Bozdağ: Emek, Demokrasi ve Özgürlük bloğunun adayları
a) Kürt Sorunu çözümü için
b) Demokrasi ve Özgürlüklerin kazanılması için
c) Kürt Ulusal Birliğinin sağlanması için
d) Savaşın ve şiddetin son bulması için
e) Kendi kendini yönetmek için vardır.
Amiyane tabiriyle "toplumun gazını aldılar”, bu kadar az ve sınırlı yönelimler bile Türkiye insanını şoke etti AgendaKurd: Hükümetin başta ekonomi ve sağlık alanda
çoğu zaman muhallefetin de kabul ettiği belirli gelişmeler var. Siz de
aynı kanıda mısınız? M.Bozdağ: AKP iktidarının ekonomi ve sağlık alanındaki
gelişmeleri başarı olarak algılamıyorum. İnsanım diyen herkesin eşit iş
ve imkanlara sahip olması gerekiyor. Ülkemizde AKP’nin zenginleri çok
önemli gelişmeler (zenginleşirken) kat ederken, emekçi halk gittikçe
yoksullaşıyor. Kredi ve destekleme fonları ile yoksullaştırılan halka
sadaka kültürü dayatılmaktadır. Özelleştirme politikasıyla ülkenin her
değeri satışa çıkarılarak, kısa vadede rahatlama yaratılmış lakin uzun
vadede ekonominin çökmesi söz konusudur.
Sağlık politikalarında ise performans adı altında insan sağlığı hiçe
sayılmaktadır. Performans puanlarını doldurma adına insan sağlığı hiçe
sayılmakta, sağlık emekçilerinin özlük hakları yok sayılarak uygulanan
köleleştirme politikası bir gelişme değildir.
Ayrıca devletin temel görevi insanca yaşanabilinir bir yaşam
standardını yaratmaktır. Bu standartın çok uzağındayız. Yakın zamanda
görünen odur ki, hastaneleri, sağlık merkezlerini hekimler değil farklı
mesleklerdeki kişiler, şahsiyetler yönetecek. AgendaKurd: Demokratikleşme konusunda AKP’nin bugüne kadarki performansını sevabı ve günahıyla birlikte bize açıklar mısınız? M.Bozdağ: AKP demokratikleşme noktasında samimi
olmadığı gibi çok tehlikeli bir yaklaşıma sahiptir. Bir yandan Kürt
sorununu çözeceğiz derken diğer yandan geçen hafta sayın Erdoğan "Kürt
sorunu yoktur” demiştir. Yeni bir anayasa derken asıl derdi 12 Eylül
faşist darbe anayasasını meşrulaştırma çabasısıdır. AKP ılımlı İslam
modeli ile red ve inkar politikasını inceltilmiş olarak devam ettirmek
istemektedir. Açılım adı altında sadece konuşup, reklam yapmanın ötesine
geçememiştir. Bırakalım iyileştirmeler yapmayı tam da aksine saldırı
politikalarını arttırmaktadır.
12 Eylül askeri darbe dönemlerini de aşan hukuksuzluklar had safhaya
ulaşmıştır. KCK operasyonunda aralarında 16 Belediye Başkanımız, DTP
Genel Başkan Yardımcıları ve il yöneticileri, Belediye meclis
üyelerinden 2000’i aşan insanımızın tutuklanması. Bunlara ek olarak
sadece son bir hafta içinde 1000 arkadaşımızın da gözaltına alınması
AKP’nin ve "İmamın Orduları”nın demokrasisinin göstergesidir. AKP’nin
tek derdi var, o da Darbe anayasasının ömrünü uzatmaktır.
Net olan o’dur ki, atılmak zorunda kalınan adımlar, halkın örgütlü gücü karşısında daha fazla direnememesinden kaynaklıdır. AgendaKurd: Ergenekon ve balyoz davalarını nasıl görüyorsunuz? M.Bozdağ: Ergenekon, Balyoz davaları geç kalınan
davalardır. Şu ana kadar görünen, bu konuda da samimi olmadıklarıdır.
Kralın çıplaklığını örtmek için görünen, saklanamayan yüzüyle
uğraşılmaktadır. Halen Kürdistan boyutuna girmedikleri, girmek
istemediklerini hep beraber görüyoruz. Demirel, Tansu Çiller, Mehmet
Ağar gibileri için en ufak girişim dahi görmemekteyiz. Benim anladığım
toplumun biriken öfkesini, tepkilerini törpüleme operasyonu olarak
kalmıştır. Amiyane tabiri ile "toplumun gazını aldılar”, bu kadar az ve
sınırlı yönelimler bile Türkiye insanını şoke etti. AgendaKurd: Yeni bir anayasa da olmazsa olmazlarınız nelerdir? M.Bozdağ: Eşit yurttaşlık hakkı, Anadilde Eğitim
Hakkı, siyasi ve kültürel haklar, Demokratik özerk yerel yönetimler, %10
baraj sistemin kaldırılması AgendaKurd: Birçok öğrenci gibi siz de YÖK’den çok çektiniz. Yükseköğrenimde nasıl bir yapılanma öngörüyorsunuz?
YÖK derhal kaldırılarak, Demokratik, Özerk Üniversiteler olmalıdır.
Okul meclislerinde öğrencilerde dahil edilerek, söz ve yetki aşamasında
yer alabilmelidir. Bilimsel eğitim esas kılınmalı. Bilim işkenceye
dönmemelidir. AgendaKurd: Fiilen kısmen de olsa başörtülü öğrenciler üniversitelere girebiliyorlar. Sizin bu konudaki düşüncenizi alabilir miyiz? M.Bozdağ: İnsanlar inançlarında özgür olmalı ve
ibadetlerinin gereğini de yapabilme hakkı olmalıdır. Tersi de bu hak
azınlığın hakkını baskı altına alması olarak da anlaşılmamalıdır.
Vicdani red hakkı yasallaştırılmalıdır. AgendaKurd: Sizin zorunlu askerliğe bakışınız nedir? Önümüzdeki yasama döneminde bu konuda çalışmalarınız olacak mı? M.Bozdağ: Zorunlu askerlik uygulaması kaldırılmalı. Vicdani red hakkı yasallaştırılmalıdır. Bu konunun takipçisi olacağım. AgendaKurd: Yurtdışına yaşayan vatandaşların
kaldıkları ülkelerde oy kullanmaları kulağa hoş gelse de, onların
kaldıkları ülkelere entegrasyonunu engelleyici değil midir? Yada onların
iki-üç yılda bir Türkiye’ye gelmelerine rağmen, ülkede yaşayan
insanların kaderini belirlemeleri sizce demokratik bir tutum mu? M.Bozdağ: Entegrasyon asimilasyona yol açıyorsa bunu
kabul etmemiz mümkün değil. Ortak yaşamı, demokratik yaşamı esas
almalıyız. Kendi değerlerimizi, yaşadığımız toplumun olumlu değerleriyle
birleştirmek entegrasyon olarak algılandığı an hata yaparız. Bir
toplumun dilini, kimliğini, kültürünü yok etmek bir soykırım olur. Bu
çerçevede insanlar yaşadığı, paylaştığı, ruhsal birliğinin olduğu her
yer hakkında karar verme hakkı olmalıdır. Eğer Avrupa’da yaşayan
insanlarımız ülkemizin ekonomisinde, yaşamında bir değerse ki; bir
değerdir, o zaman yaşadığı her alan hakkında seçme ve seçilme hakkı da
demokratiktir. AgendaKurd: Başta Şıvan Perwer ve Kemal Burkay olmak
üzere yurtdışında yaşayan ve ülkesine dönemeyen yoğun bir Kürt kitlesi
var. Bunlara sadece ‘dönün’ demek yeterli mi? Bunun altyapısı sizce var
mı? M.Bozdağ: Faşist darbelerin sonucu ülkeyi terk etmek
zorunda bırakılan, farklı alanlarda mücadele eden herkes için siyasal af
ilan edilmelidir.
Bugünkü Türkiye’yi değiştirecek tek güç biziz AgendaKurd: AKP, CHP ve BDP destekli bağımsızların seçim bildirilerini özet olarak karşılaştırabilir misiniz? M.Bozdağ: Bu soruyu karşılaştırma yerine özet düşüncelerimizi aktarayım. Yoksa sayfalar ve zamanda yetmez.
*Baskı, inkâr, asimilasyon ve Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrarın devam ettiği;
*Anadilde eğitim ve savunma hakkının engellendiği;
*Kadına yönelik her türlü ayrımcı uygulamanın, baskının, şiddetin, kadın katliamlarının tırmandığı;
*Gençlerin YGS, LGS ve KPSS gibi sınavlar yüzünden dershane kapılarında süründüğü, işsizliğin pençesinde çırpındığı ;
*Borç batağına saplanmış yığınlarda; açlık, işsizlik ve yoksulluğun kol gezdiği;
*Kamu hizmetlerinin tasfiye edilerek özelleştirildiği;
*Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarının gasp edildiği;
*Sömürünün derinleştirildiği, emekçilerin sürekli hak kaybına uğradığı,
*Örgütlenme hakkının kısıtlandığı ve sendikaların sürekli baskı altında tutulduğu;
*Siyasi partilerin kapatıldığı;
*İnsan hakları savunucularının, seçilmişlerin, muhalif siyasetçilerin tutuklandığı;
*Muhalif basın yayın organlarının susturulduğu;
*Sürekli çatışmalı ortamın diri tutulduğu ‘bugünkü Türkiye’yi değiştirecek tek güç biziz!’
*İdari yapının demokratikleştirilmesi için çözüm önerimiz, bölgesel yönetimler şeklinde tanımladığımız demokratik özerk’liktir. AgendaKurd: Erbil ile münasebetlerde seçim sonrası partinizin ve birey olarak sizin nasıl bir beklenti ve hedefiniz var? M.Bozdağ: Kürtlerin ulusal birliğinin gelişimi seçim
sonrası daha da hızlanacağını düşünüyorum. Bunun içinde hepimiz
üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz. Güneyde oluşturduğumuz
büroda bunun ön adımıdır. AgendaKurd: Demokratik özerklik ve federasyon hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? M.Bozdağ: DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİMLER KURULACAK
Katı merkeziyetçi, farklılıklara kapalı, ulus devlet yapıları bir
süredir temel tartışma konusu ve demokratikleşmenin güncel sorunu haline
gelmiş durumda. Sorunun kendisini çok acil bir şekilde dayattığı
ülkelerden biri de Türkiye’dir.
Türkiye’de de ulus devlet tekçi üniter algı ile inşa edildiği için
farklı kimlik, kültür, cins ve inançlar yok sayılmış, baskılanmış ve
inkar edilmiştir.
Bu anti-demokratik anlayış, insan hakları meselesini de bireysel haklar
temelinde ele alarak üniter devlet adına topluluk haklarını, bir başka
deyişle kolektif hakları yok saydı. Halkın yönetime katılımı önüne
engeller koyarak, devleti kutsallaştırdı
Çağdaş demokrasilerle kıyaslandığında ve günümüz şartlarında Türkiye’de
ağır, hantal, bürokratik ve yerele uzak katı merkeziyetçi idari yapı
tıkanmış durumdadır. Doğusuyla, batısıyla, kuzey ve güneyiyle değişik
kültürel, sosyal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan Ankara, bu
sorunları çözmediği gibi çözümü gerçekleştirecek gücü de
gösterememiştir.
Halkların demokratik birliğini esas alan, demokrasiyi sadece temsili
bir meclise hapsetmeyen, halkın tartışma ve karar mekanizmalarına
katılımını kolaylaştıran, toplumun temel sorunlarını sorunlarını en iyi
şekilde ve yerinde çözüme kavuşturacağı bir siyasi ve idari yapılanma
modeli, kendini büyük bir ihtiyaç olarak dayatmaktadır.
İdari yapının demokratikleştirilmesi için çözüm önerimiz, bölgesel yönetimler şeklinde tanımladığımız demokratik özerkliktir.
Demokratik öz yönetim anlamına gelen Demokratik Özerkliği, demokratik
cumhuriyet’in özüne uygun niteliklerinin pekiştirilmesi olarak
görmekteyiz.
İddia edildiği üzere bölünmenin ve parçalanmanın değil; demokratik
birliğin, doğrudan ve katılımcı demokrasi modelinin güvencesi olacak
olan Demokratik Özerklik’in hayata geçirilebilmesi için yeni anayasa
çalışmalarıyla birlikte siyasi ve idari yapılanmada köklü bir reforma
gidilmesi gerekmektedir.
Bu temelde Türkiye sosyo-ekonomik yapılarına göre 20-25 özerk bölgesel
yönetime ayrılacak. Merkezi yönetimle, yerel yönetimler arasında idari
ve siyasi yönetim organı olarak işlev görecek bu özerk bölgesel
yönetimler işleri kolaylaştıracak ve hızlandıracak, halkın yönetime
doğrudan katılımını sağlayacak, demokratikleşme açısından önemli bir
adım olacaktır.
Bu idari modelde, birbiriyle yoğun bir şekilde sosyo-kültürel ve
ekonomik ilişki içinde bulunan komşu illeri kapsayan, yapı olarak
seçimle iş başına gelen il genel meclislerine benzeyen âdem-i
merkeziyetçi bölgesel meclis olacaktır. Bu meclisler Türkiye’nin
bölgesel özgünlüğüne göre siyasi ve idari olarak hukuki, siyasi
güvenceye ve kimliğe kavuşturulmalıdır. Bu bölgesel meclisler, eğitim,
sağlık, kültür, sosyal hizmetler, tarım, denizcilik, sanayi, imar,
çevre, turizm, telekomünikasyon, kadın, gençlik, spor ve diğer hizmet
alanlarından sorumlu olacaktır. Dışişleri, maliye ve savunma hizmetleri
de merkezi hükümet tarafından yürütülecektir. Emniyet ve adalet
hizmetleri merkezi hükümet ve bölge meclisleri tarafından ortak
yürütülecektir. Tüm ülkede geçerli olan resmi dil Türkçe’nin yanında,
bölgeler kendi özgün ihtiyaçlarına göre başka dilleri de ikinci, üçüncü
dil olarak kullanabilecektir.
Bölge meclisleri gelişmişlik düzeylerine ve nüfusa göre her yıl merkezi
hükümetin aktardığı bütçenin yanında, kendi yerel gelir ve gelir
kaynaklarından pay alarak hizmetlerin yürütülmesini sağlayacaktır. Az
gelişmiş ve yoksul bölgelere merkezi yönetim tarafından pozitif
ayrımcılık uygulanacaktır.
İttifakımız, böyle bir yapılanmayla demokratik cumhuriyet’in inşasında
önemli bir aşama kat edileceğine inanmaktadır. Böylece cumhuriyet’in ilk
kuruluş aşamasından bugüne kadar gerçekleşmeyen idari ve siyasi
demokratikleşmeyi hayata geçirecektir.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük adayları olarak, Demokratik Özerkliği
sadece Kürt sorununun çözümünde değil; bir bütün Türkiye’nin idari
yapısının demokratikleştirilmesinde, toplumumuzun kültürel zenginliğini
gözeterek çağdaş ölçülerde özgürlükçü ve katılımcı demokrasiye ulaşmada
da güçlü bir seçenek olarak görmekteyiz.
Sonuç olarak Federasyon devlet öğesi üzerine kurulmasından dolayı
olumlu bakmamaktayız. Devlet ve devletçilik iktidar ve baskı unsuru
olarak görmekteyim. AgendaKurd: Demokratik Özerkliğin AB Yerel Yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi arasındaki farkları nelerdir? M.Bozdağ: Mevcut devlet mekanizması içindeki
yetkilerin arttırılıp arttırılmaması değil sorun, halkın kendi
meclislerinde devletsiz şekilde kendini yönetmesidir. Söz ve karar
sahibi olmasıdır. AgendaKurd: Son yıllarda yapılan yasa değişiklikleri
ile seçim propagandalarında Türkçe dışındaki diller de
kullanılabilmektedir. Siz seçim çalışmalarında hangi dili / dilleri
kullanıyorsunuz? Çok dilliliğin size bir kolaylığı var mı? M.Bozdağ: Seçim çalışmalarımızda biz her zaman yasak
olmasına rağmen Kürtçeyi fiili olarak kullanıyorduk. Aynı şekilde
şimdide hem Kürtçeyi hem de Türkçeyi kullanacağım. Ne yazık ki ağırlık
Türkçe olacak. Asimilasyondan dolayı. Çok dillilik yaşamımızı çok daha
yaşanılır kılmaktadır. AgendaKurd: Bir önceki seçimlerde Konya’da bildiğim
kadarıyla AKP 13, MHP 2 ve CHP 1 milletvekili çıkardı. Bu yıl ise liste
başında Ahmet Davutoğlu gibi bir politikacı var ama Konya’da yoğun bir
Kürt seçmen de var. İlinizde HAKPAR, KADEP ve diğer BDP’li olmayan
kişilerin desteğini de hesaba katarsak şansınızın ciddi biçmde arttığı
söyleniyor. Konya ve Türkiye genelinde seçim sonuçları tahmininizi
alabilir miyiz? M.Bozdağ: Biz kesin kazanacağız gerisi de diğerlerine kalmış. Bir ihtimal 9,2,2 olabilir. AKP, CHP, MHP AgendaKurd: Okuyucularımıza iletmek istediğiniz başka bir mesaj var mı? M.Bozdağ: Gün zafere kenetlenme günüdür. Kazanma
günüdür. Bu kazanım halkın kazanımı olacaktır ve özgürleşme yolunda
ciddi mesafe alınmış olacak. Halk hedefe kenetlenmiş durumda. Bizler de
pratiğimizle halkla ne kadar bütünleşeceğimizi göstermiş olacağız. Orta
Anadolu halkının sesi olabileceğimi ve bana verdikleri vekaleti sonuna
kadar layıkıyla taşıyacağımı ifade etmek istiyorum. SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ, SÖYLEMEYE YÜZÜMÜZ VAR, LİDERİN VEKİLİ DEĞİL HALKIN VEKİLİ AgendaKurd: Yoğun seçim çalışmalarınızın arasında bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
|