Göçle birlikte gelen dram!
AYSEL KILIÇ/BİRGÜN
‘Daha iyi bir gelecek’ umuduyla yıllarca eşlerinden ayrı kalan
kadınlar, eşlerinin Avrupa’da başka bir kadınla evlenmesine göz yummak
zorunda kalıyor. Cihanbeyli ve Kulu’lu kadınlar, sonu boşanmalarla biten
bu evliliklerin faturasını en ağır biçimde ödüyor
Anadolu’nun birçok yerinde kadınların ‘kader’ i ortak. 17’sinde
görücü usulü ile evlenir, 18’inde anne olur, yıllarını eşinin
anne-babasının bakımını üstlenmeye verir, bütün evin yükünü omuzlarında
taşır. Hele yoksul bir aileye ‘gelin’ gitmiş ise, bu yükü daha da
ağırlaşır. Erkek, ekmek parası için Avrupa yollarına düşer, kadın bir
ömür boyu kocasının yollarını gözetler. Erkek gittiği yerde kendine yeni
bir ‘düzen’ kurar, evlenir. Kadın yolları gözetlemeye devam eder.
Konyalı kadınlar bu ‘talihsizliği’ en ağır şekilde yaşıyor. Konya’da
özelikle, zorunlu göçün sürgün yaşamına mahkûm edilen Kürt bölgelerinde
bu tabloyla karşılaşmak mümkün. Geçimini tarım ve hayvancılık ile
yapmaya çalışan bölge halkının kurak topraklar dışında başkaca bir
alternatifi olmadığı için, 1980’li yıllarda başlayan göçle birlikte,
yüzlercesi iş bulma umuduyla Avrupa yollarına düşer. Hemen hemen her
ailenin bir erkek ferdi bugün Avrupa’da yaşıyor. Feodal baskı nedeni ile
topraklarından ayrılamayan kadınlar ise, çocuk bakımı, ev ve tarla
işlerini sırtlıyor.
GERİDE BIRAKILANLAR...
Başak Kültür Sanat Vakfı çalışanı Hümeyra Tusun’un da yer aldığı ekip,
eşleri Avrupa’da olan kadınlara yönelik bir araştırma yaptı.
"Türkiye’den Avrupa’ya Göç Eden Kayıtdışı Göçmenlerin Uyguladıkları
Stratejilerin Geride Bıraktıklarının Ailelerine Etkileri” isimli proje,
Konya merkez ve dört beldesinde gerçekleştirildi. Ortadoğu Teknik
Üniversitesi’nin finanse ettiği ve Doç. Dr. Sibel Kalayacıoğlu’nun
koordinatörlüğünde yürütülen araştırma kapsamında, çalışma izni almak
için Avrupalı kadınlarla para karşılığı formalite evlik yapmış
erkeklerin, eşleri ile görüşmeler yapıldı. Çalışma kapsamında,
Cihanbeyli’nin Gölyazı ve Kuşça kasabaları ile Kulu’nun Tavşançalı
kasabasında, eşi yurt dışında olan toplam 30 kadınla görüşüldü.
Ekonomik nedenlerle yıllarca eşlerinden ayrı kalan kadınlar,
çocuklarının geleceği için eşlerinin Avrupa’da başka bir kadınla
evlenmeye ve boşanmaya göz yumduklarını anlattılar. Hemen hemen her
kadın, eşinin kendisine, "seni de Avrupa’ya götürüceğim” sözü
verdiğini ancak, uzun yıllar geçmesine karşın, eşinden ayrı bir yaşama
mahkum edildiğini belirtiyorlar.
Uzun süren ayrılığın ardından, eşinin Avrupalı kadını tercih ettiğini
söyleyen kadınlar, ‘baba evi’ kapısı dışında bütün kapıların
kendilerine kapandığını söylüyor. Boşandıktan sonra çocuklarından da
koparıldığını belirten kadınlar, feodal baskı nedeni ile kendilerine
yeni bir yaşam kurmada zorlandıklarına dikkat çekiyorlar.
Hümeyra Tusun ile amaçlarını ve görüşmelerini konuştuk.
GÖÇLE BİRLİKTE GELEN DRAM
Sizi böyle bir çalışmaya götüren neden neydi?
Ben bir dönem Konya’da öğrenciydim. Orada kadınların yaşadığı
sıkıntılara yakından tanıklık ettim. Böyle bir çalışmayı
gerçekleştirmeyi hep düşündüm. ODTÜ’nin finansmanını sağlaması ile
araştırmaya koyulduk.
Çalışmamızın amacı özellikle göç olgusu özellikle göç olgusu. İnsanların
göç ettiği yerler ve orada yaşanılan sorunlar. Ama Konya’da durum
tersiydi. Göç veriyordu ve bu göç veren ilde kadınlar ağır sorunlar
yaşıyordu. Avrupa’ya göç nedeni ile mağdur olan çok sayıda kadın var. Bu
kadınların günlük yaşantıları, sosyal yaşantıları ve aile içindeki
sorunlarının neler olduğu üzerine bir sonuç çıkarmayı amaçladık.
Gittiğiniz yerler hep Kürtlerin yaşadığı bölgeler. Çevredeki Türk köylerinde de kadınlar aynı sorunu yaşıyor mu?
Başka bölgelere gitmedik. Bu nedenle bilmiyorum ama, çalışma yaptığımız
bu bölgelerde sorun daha belirgindir, diye düşünüyorum. Çünkü buradaki
insanların kaç yüzyıl öncesine dayanan bir göç tarihleri var. Burada
tarım ve hayvancılık yapılıyor ama topraklar kurak. Bu nedenle ya
nakliyecilik yani kamyon şoförlüğü yapmışlar ya da Avrupa’ya gitmişler.
Biz daha çok göç olgusu üzerinde durduk. Görüştüğümüz kadınların hepsi
de İçanadolu Kürtleri kadınlarıydı.
Özellikle ‘formalite evlilikler’ üzerinde durmuşsunuz.
Evet. 1980’lı yıllarda başlayan göçle birlikte Konya’dan da çok sayıda
kişi iş bulmak için Avrupa’nın yollarını tutmuş. Ancak daha sonra
Avrupa’ya gidişin zorlaştırılmasıyla birlikte formalite evlilikler
devreye girmiş. Formalite evlilikler erkeğin yerleşmesine büyük oranda
olanak sağlamış. Ancak bu gidişler arkasında çok da mağduriyet
bırakmış. Çünkü formalite evlilikler çok da formalite olamamış.
Formalite evlilik bitse bile kadınlar Konya’da kalmaya devam etmiş. Eşi
ile bir türlü bir araya gelememiş. Bu durum kanıksanmış gibi görünse de
kadınlarla konuşmaya başladığınızda aslında yaşanan sıkıntıların
boyutunu görüyorsunuz. Toplumun fazlasıyla kanıksadığı bu problemin
görünür olması için bu çalışmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
O kadınlara nasıl ulaştınız?
Konya’da öğrenci olduğum için ilişkilerim vardı. Yerel belediyelerin de
yardımı oldu. Ama zaten bir kadınla ilişkilendiğiniz zaman, kadın
kendisi gibi yaşayan kadınları biliyor ve bizleri oraya
yönlendirebiliyordu.
Görüşmeler yaparken ne tür zorluklar yaşadınız?
Tavşançalı’da birçok görüşmeyi yapamadık. Kadınlar, sorunlarını çok
derinlemesine açamadılar. ‘Acaba anlatırsak eşlerimizin Avrupa’da
çalışma durumu tehlikeye girer mi?’ kaygısını güttüler. Bunun yanında
çevresel baskı da kadınların konuşması önünde bir engeldi.
'ÖLMEDEN ÖNCE ÇALIŞMAK İSTİYORUM'
Aileler nasıl bakıyor bu duruma?
Oğulları yıllardır Avrupalarda, gelin dizlerinin dibinde.Aileler çok
kanıksadığı için bu durumu sorun olarak görmüyor. Çünkü onlar işin daha
çok ekonomik boyutuna odaklanmış durumdalar. Ama aileye gelin olan
kadınlar, evliliklerinizi üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala
kaynanası ve kayınpederi hatta kardeşleri vs. ile geniş bir aile içinde
yaşıyor. Bu geniş ailenin tüm işlerini de sırtladığı için aslında çok
ezilmiş durumda. Konuştuğumuz kadınların hepsinin anlatımında bu var. ’
Yıllarca hizmet ettik ama Avrupa’ya götürme önceliği yine bize
verilmedi. Kardeşini akrabalarını götürdü, kurtardı bu yaşamdan ama beni
götürmedi. Burada hep hizmetçi kaldım’ diyor.
Kadın ev içi üretimin dışına çıkabiliyor mu? Kente gidip ücretli bir işte çalışma koşulu var mı?
Oralarda oldukça geleneksel bir yapı mevcut olduğu için, kadının
sınırları da belirlenmiş durumda. Görüştüğümüz kadına, ‘Neden şimdiye
kadar çalışmayı düşünmediniz?’ diye sorduğumuzda, ‘Hem ailem istemiyor
hem de kocam yurt dışında laf gelir diye düşünmedim’ diyor. Yani kadın,
yaptığı her hareket kendisine fazlasıyla pahalıya mal olacağı için
çalışmıyor. Ama birçok kadından şunu duydum ‘Ölmeden önce çalışmak ve
kendi paramı kazanmak istiyorum.’
Kadının bu duruma karşı yapacağı bir şey yok. Hem çevre baskısı hem iş
olanağının olmaması, kadının duruma boyun eğmesine neden oluyor. Kadın
kendi geleceği için ne plan yapabiliyor, ne de hayal kurabiliyor.
Kendilerini tamamen ev işlerine ve çocukların eğitimine adamış
durumdalar.
AVRUPADAKİ EŞİNİ DE BERABERİNDE GETİRİYOR
Bu durum yaşamlarında nasıl bir iz bırakıyor?
Eşleri hep kendilerine,‘Avrupa’ya gidip oturum izni için evlenirim,
sonra o kadını boşar seni götürürüm’ sözü vermiş ama hiçbir zaman da
götürmemiş. Bu durum kadını derinden sarsmış. Çünkü sonuçta bu
kadınların cinsel yaşamları yok, sosyal yaşamları yok... Avrupalı erkek
yılda bir kez tatile geliyor, ama Avrupalı eşini yanına alarak geliyor.
Bu duruma boyun eğen köylü kadın, boyun eğmek zorunda kalıyor,
acılarını içine akıtıyor… Görüştüğümüz ailelerden bir erkek şöyle
demişti: ‘Ben 40 yaşındayım ama, toplasanız babamla 2 yıl birlikte
olmamışımdır.’ Dolayısıyla bu sözlerden de anlaşılacağı gibi
Türkiye’deki klasik aile yapısı ile uyuşmayan bir durum var. Çocuk
yıllarca baba özlemi yaşıyor ama Baba Avrupa’dan geldiğinde ise
çocuklarla ciddi bir iletişim sorunu yaşıyor.
Görüşmelerden sizi derinden etkileyen bir öykü var mı?
Kadınların tüm yaşadıkları etkiledi beni ama birinin anlattıklarını
unutamadım. Kadın 8 aylık hamile iken eşi Avrupa’ya gidiyor. Eşi her
defasında Avrupa’da birlikte yaşadığı kadınla Türkiye’ye geliyor. Hem
buradaki hem de Avrupa’daki eşi ile aynı çatı altında kalıyor. Kadın
bunu anlatırken çok etkilendim. Gözlerindeki acı aklımdan çıkmadı…