Bugüne dek yetişen her nesli kırıp geçirdin Devlet Baba...
Özgürlük istediler, dövdün.
Bağımsızlık dediler, astın.
Demokrasi talep ettiler, hapsettin, işkence ettin, ezdin.
Vurursam, asarsam, yasaklarsam ufalarım, sustururum, boyun eğdiririm sandın.
Gencine düşman bir ülke yarattın.
"Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz” marşıyla yetişen nesil, senin hoyratlığına kurban gitti.
Yerine, her koyunun kendi bacağından asıldığına inanan, ülkesiyle hissi bağı kalmayan, umursamaz bir kuşak geldi.
Öyle olmayanları da hala baskıyla ufalamaya çalışıyorsun.
* * *
Ama senin dayak, Güneydoğu’da farklı sonuç verdi.
Hani Diyarbakır Cezaevi’nin foseptik havuzunda işkence yaptıkların, Filistin askısında sakat bıraktıkların var ya...
Hani seher vakti evlerinden alıp bir dağ başında sorgusuz, yargısız infaz ettiklerin, köyünü yakıp sürgüne gönderdiklerin, Meclis’te tutuklayıp hapsettiklerin, ana dilinde türkü söylemekten men ettiklerin...
Onların
çocukları, terk edilmiş köylerinde, kayıplarının boş mezar yerlerinde,
Cumartesi Anneleri’nin gösterilerinde, yitik babalarının resimlerinin
asılı olduğu evlerde veya sürüldükleri kentlerde o acıları çekerek, bu
öyküleri dinleyerek büyüdü.
Bugün sana dağda silah sıkanlar, şehirde taş atanlar, Meclis’te kafa tutanlar onlar...
* * *
Her pedagog bilir:
Asi
bir çocuğunuz varsa, dövmek, kömürlüğe kilitlemek çözüm değildir.
Şiddete şiddetle tepki gösterir: Eşyayı yakar, evi terk eder, size
düşman kesilir. Onunla diyalog kurmanız, derdini anlayıp çözmeniz
gerekir.
Oysa Devlet Baba, senin hoyratlıktan başka usul
bilmeyen despot kafan yaşananlardan zerrece ders almadığı için, daha çok
döversem, dilini kesersem, bayramını engellersem yola getiririm
sanıyor.
Gölge etmediğinde sulh içinde kutlanan bir bayramı yasağınla cehenneme çeviriyorsun.
İstanbul’da gazdan
etkilenip ölen gösterici de, Cudi’de çatışmada şehit düşen polis de,
senin şiddete dayalı çözüme endekslenmiş darkafalılığının bedelini
ödüyor.
* * *
Geçen yıl "resmi Nevruz”u bir hafta önceden başlatan sen, bu yıl "Nevruz, gününde kutlanır” diye tutturdun.
Daha kaç bayramı izne bağlayacaksın Devlet Baba?
Hapishanelerin doldu; daha kaç kişiyi tutuklayacaksın?
Dağa
militan taşıyan çocuk servislerini yoldan çevirerek, şiddet karşıtı
aydınları hapsederek, barış yanlısı politikacıları dövdürerek, köşe
yazarlarına yüklenerek bu işin üstesinden gelebileceğini mi sanıyorsun?
Yasak kararınla asıl provokasyonu sen yapıyor, "Bunlara dayak bile az” diyenlerle, "Bir bayramı bile çok gördüler” diyenleri birbirine düşman ediyorsun.
Birbirinin
çığlığını duymayan, komşusunun şehidine ağlamayan, asırlardır birlikte
kutladıkları bir bayramda bile ayrı ateşler yakan bir ülke yaratıyorsun.
Kangren hale getirdiğin meselenin çözümü için silah sıkmak, operasyon yapmak, caka satmak dışında bir politikan var mı?
Yoksa ılımlı Ahmet Türk’e yaptığın gibi, "Karşı çıkanı gaza boğup polise yumruklatır, bastırırım” diye mi düşünüyorsun?
Öyleyse korkarım yarın, çocuklarını görünce onları çok arayacaksın.