Main Registration

Login

Welcome Guest | RSSThursday, 2024-04-25, 5:17 PM
Menu du site

Section categories
My files [88]

Tag Board

Our poll
sitenin orani nasil
Total of answers: 14

Statistics

Total online: 1
Guests: 1
Users: 0

File Catalog
Main » Files » My files

Kurtlerin çocuklari ve dilleri
[ Download from this server (2.6 Kb) ] 2010-09-24, 7:12 PM

Kürtlerin çocukları ve dilleri


Tarihin kendine verdiği çeki düzen bazı dönemlerde elinde olmadan bir sürat kazanıyor. Demokratik açılımla birlikte Kürt meselesinde 20 yıl önce hayal bile edilemeyecek gelişmeler sağlandı. Bu gelişmeleri görmek istemeyenler, 20 yıl önce bir Kürt’ün İstanbul sokaklarında rahatlıkla Kürtçe konuşarak dolaşabildiğini öne sürerler. En fazla on yıl önce Yenikapı’da bir Kürt gencinin iki asker tarafından, "Türkçe konuş ulan, burası Türkiye” denilerek dövüldüğüne tanık olmuştum. Nâmevcut sayılan bir dile konuşma yasağı getirilmesi elbet ironik. Mevcut olmayan bir dil, mevcut olmayan bir halkı gösterirdi. Bu sadece despot toplum mühendislerinin bir sanrısıydı hoş. Bastırmaya çalıştığınız korkular bütün varlığınızı işgal eder, er geç. Kürtler nüfus olarak görünmez kılınmayı reddettiler, varlıklarını sürdürmek için. Doğurdular, çoğaldılar, yayıldılar. Tansu Çiller hükümetinde Devlet Bakanı olarak görev yapmış olan Salim Ensaroğlu, 1997 yılında gündeme gelen MGK tavsiyesinden söz ediyor: 2010 yılında nüfusun yüzde 40’ının Kürtler’den, 2025 yılında da yüzde 50’sinin Kürtler’den oluşması tehlikesine karşı, 3’ten fazla çocuk yapanlara bir cezai müeyyide getirilmesinin söz konusu edildiği raporda ayrıca, Kürtlerin bilinçli bir şekilde çok çocuk yaptığı belirtilmiş. Kürtler çok çocuk yapıyorlar, doğallıkla; insanoğlu mevcudiyetini koruma güdüsüne sahiptir. Hanede taş taş üstüne kalmasa da ocak tütecek. Yasaklı dil hiç değilse çocuklardan biri tarafından öğrenilecek. Resmi tarihin sayfalarında okunamayacak bir sahne, dilden dile aktarılarak çocuk bilinçlerinde yaşatılacak. Kürt kökenli bir yazar arkadaşım Dersim İsyanı’yla ilgili bir anekdota yer vermiş yenilerde gönderdiği mesajında: İsyanın ardından Seyit Rıza’yı idam sehpasına götürürlerken, Seyit oğlunun da idam edileceğini öğrenir. Son bir istekte bulunur, oğlumu benden sonra asın, der. Olur, derler. "Hiç bir baba evladının gözleri önünde ölmesini, hele ki öldürülmesini istemez. Ama ölümünde bile Seyit Rıza’ya acı vermek isterler. Önce oğlunu asarlar gözlerinin önünde. Sonra da onu ipe çekerler”, diye yazıyor arkadaşım. Böyle bir zulmün hikayeleri yasaklı dilde anne babalarca evlatlara aktarılmadı mı... Belki eksik, belki fazla anlatıldı bu hikayeler. Kart kurt’tan Kürt realitesi’ne geçmek tam 69 yıl almış. (Demirel 1992’de Diyarbakır’da "Kürt realitesini tanıyoruz” demişti. 69 yıl; yani yirmi sekiz isyan, yüz binlerce ölü, idam tecavüz. İsmi değiştirilmesi yetmiyormuş gibi yakılıp yıkılarak haritadan silinmek istenen köyler de cabası. Kimileri hâlâ Kürtçe diye bir dilin bulunmadığını ispatlamaya çalışmayı sürdürüyor gerçi. Bugün Kürt varlığının, Kürt dilinin kabulü bile çok önemli bir aşama; nerelerden geldiğimize arada sırada bir göz atabiliyorsak. Daha fazlası elbette gerçekleşebilirdi. Hakkaniyetli bir çözümü ne Türk şovenistleri istiyor, ne de Kürt şovenistleri. Devasa gelişen örgütlerin handikapı budur: Araç amaca dönüşürken amacı anlaşılmaz anlaşılmaz hale getirir. Birarada yaşama kabulleri konusunda işlerin çığırından çıktığı, birlikteliği değil parçalanmayı esas alan bir iki yüz yılı geride bıraktık. Etienne Balibar’ın dediği gibi: Çağımız dünyası devletler, halklar ve kültürler arasında yeni bir eklenme modelinin yoksunluğunu yaşıyor. Bu yoksunluk ise "sömürgecilikten kurtuluş” çağına, eski sömürgelerle eski metropoller arasırndaki nüfus hareketlerinin tersine çevrilişi, insanlığın tek bir siyasal alan içinde parçalanışı çağına ait yeni bir ırkçılığın alıp başını gitmesine sebep oluyor. Yeni ırkçı yapılanmaların gençler dağlara çekilmesin, silah tutmayı yeni öğrenen askerlerin kanları daha fazla akmasın diye bir kaygısı yok. Şiddetle bastırmanın mantığı, gücü elinde tutanın haklı olduğuna dayanır. Mazlumun ezilme döneminde içinde geliştirdiği isyanın küçük aralıklardan sızarak büyük bir isyana dönüşeceğine de aklı yatmaz bu zihniyetin. Dili inkâr edilen halkın birkaç kelimeyle özetlenmesine karşı cevabı, çok çocuklu aileler. Çocuklar büyüklerin göze alamayacağı bir mesafeden bakarlar güç merkezlerine; çocukluğun erdemi de işte o masumiyette saklıdır. Büyümek, çocukluk çağının sağladığı, Tolstoy’un "şairane ve esrarlı” diye nitelediği duygunun yitirilmesi de demek. Bir yitim yaşansa da hatıralar hayatı güzelleştirmeye devam edecek. Yasaklı bir dil, havada uçuşan taşlar ve mahkeme salonları... Kürt kökenli çocukların hatıraları şairane ve esrarlı bir duyguyla dolmalarına yol açabilir mi acaba... Bastırılan kelimelerin sağından solundan fışkıran imgeler hangi şairane duyguyu yansıtıyor olacak... Kürt kökenli yazar arkadaşım şunları da yazıyor mesajında: "Ben küçükken yan köydeki jandarma karakolunun önünden geçtiğimizde, büyüklerimiz bizi, sakın Kürtçe konuşmayın, diye uyarırlardı. Hep beraber kırık Türkçelerimizle geçerdik oradan, korkarak. Ben yıllarca bu "küçük ve sıradan” olayın anısını içimde taşıdım.” Bir tarafın dili inkâr edilirken, bir taraf da dili nâmevcut sayılan kesimle diyaloğunu üç beş kelimeye indirgiyor: Kalleş, hain, kansız... Anlamdaki dozaşımı kavramı bir yere kadar taşıyabiliyor. Tarih de yorgun düşer, bütün koruma ve gözetmelere karşılık. Şimdi birkaç kurum biraraya gelmiş, 85 yıl önce idam edilen Şeyh Sait’i anıyor. "Şeyh Sait haindi.” Bu yargıya Türkçe’yle şiddet içeren kelimeler aracalığıyla tanışmış Kürt çocuğunu nasıl ikna edebilirsiniz ki…Cihan Aktas Taraf gazetesi


Category: My files | Added by: volongoto
Views: 818 | Downloads: 93 | Rating: 0.0/0
Total comments: 0
Name *:
Email *:
Code *:
Search

Site friends
  • bedava site yapimi

  • AGAHI
    Newroz Piroz Bè
    Tavsançali.ucoz.com
    Panoya Agahi
    Céjna Qurbanè Piroz Bé



    Tavsançali.ucoz.com
    Copyright MyCorp © 2024