Kürdistan’a Hoş Geldiniz
31 Mart 2011 Perşembe 15:56
"Kürdistan." Öylesine büyük bir baskıyla
bu kelime yasaklanmış, dilimizden hatta neredeyse tarihimizden
silinmişti ki, o kelimenin böyle özgürce yazılabildiğini görmek
sarsıyordu insanı.
Ahmet Altan
Kürdistan'a Hoş Geldiniz
Başbakan Erdoğan, dün bizim müteahhitlerin yaptığı yeni Erbil Havaalanı'nı açtı.
Ben o havaalanının eski halini biliyorum.
O havaalanına girince karşınızda kocaman bir yazı görüyordunuz.
"Kürdistan'a hoş geldiniz."
Türkiye'den oraya ilk kez giden biri için o "kelime" çok şaşırtıcıydı.
"Kürdistan."
Öylesine
büyük bir baskıyla bu kelime yasaklanmış, dilimizden hatta neredeyse
tarihimizden silinmişti ki, o kelimenin böyle özgürce yazılabildiğini
görmek sarsıyordu insanı.
Laf değil, Osmanlı'nın "Kürdistan"ını "güneydoğu" yapmayı becermiş bir toplumdan söz ediyorum.
Yıllarca Kürt sözcüğünü yasak ettik, Kürdistan'ı yasak ettik, bir ara iyice tozutup Kürtçe konuşmayı da yasak ettik.
Ne oldu peki?
Bugün
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı, "Kürdistan'a hoş geldiniz" yazan
havaalanını açıyor, o havaalanını yapanlara teşekkür ediyor, 14
Nisan'dan itibaren Erbil'e Türk Hava Yolları'nın direkt uçuşlarının
başlayacağını söylüyor.
Neçirvan Barzani'nin geçenlerde Neşe Düzel'e söylediği gibi milyarlarca dolarlık yatırımı var Türkiye'nin orada.
Hem Türkiye Kürdistan'ın kalkınmasına yardım ediyor, hem de Türkiyeli Türk ve Kürt işadamları para kazanıyor, herkes memnun.
Olması gereken de bu.
Yıllarca
bizim devletin ödü patladı orada bir "Kürt devleti" kurulacak diye,
Başbakan Erdoğan'ın bugün "sayın başkan" diye selamladığı Barzani'yi ve
Irak Cumhurbaşkanlığı yapan Talabani'yi küçültücü sıfatlarla andı.
Gereksiz ve yapay korkulardı bunlar.
Bugün Başbakan Tayyip Erdoğan Erbil Havaalanı'nı açarken bu korkuların ne kadar yersiz olduğunu da görüyoruz.
Eğer
Türkiye'yi yöneten asker ve sivil zevat, bütün bunların
gerçekleşeceğini öngörebilen bir ferasete sahip olsalardı, Türkiye otuz
yıl boyunca yaşadıklarını yaşar mıydı?
Bu, bugün mutlaka sormamız gereken bir soru.
Çünkü, çelişkili bir durumla karşı karşıyayız.
"Dost
ve kardeş" Kürdistan'ın Kürt vatandaşlarını sevgiyle selamlıyoruz ama
kendi ülkemizdeki bölgeye hâlâ "Kürdistan" diyemiyor, bu sözcüğü hâlâ bu
ülke içinde reddediyor, bu kelimenin ülkeyi böleceğinden korkuyor ve
"güneydoğumuzda" yaşayan Kürt vatandaşlarımızla barışamıyoruz.
Kürdistan'ın kurulmasını engellemek için elimizden geleni yaptık, engelleyemedik ve Kürdistan kuruldu.
Çok mu kötü oldu?
Milyarlarca dolarlık ticaret yaptığımız bir komşuya sahibiz bugün.
Boş yere korkmuş bizim devlet.
THY'nin
direkt seferlerinin başladığı, konsolosluk açtığımız, havaalanını inşa
edip açılışına katıldığımız Kürdistan'dan korkacak bir şey yokmuş.
Şimdi, Iraktaki Kürdistan'dan korkmuyoruz ama korkmaya alıştığımız için kendi Kürtlerimizden korkuyoruz.
Bu korku nedeniyle bu devlet, Kürt vatandaşlarının haklarını kabul etmiyor.
İki
dilli bir hayatı reddediyor, onların "anadilde" eğitim hakkını
vermiyor, binlerce yıllık Kürdistan'a Kürdistan diyemediği için
"güneydoğu" diyor.
Beş on yıla kadar, "bizim Kürdistan"da da bir
havaalanının açılışının "iki dilde" yapıldığını, her yana Türkçe ve
Kürtçe "hoş geldiniz" yazıları asıldığını göreceksiniz.
O zaman da birileri, "boş yere korkup yılları savurtup gittik, boş yere insanlara acılar çektirdik" diye yazacak.
Devletin manasız korkuları yüzünden insanların çektiği eziyetlerin, yaşanan savaşların, ölümlerin gereksizliği çıkacak ortaya.
Zaman, akılsızca korkuları silkeleyip atar hayattan.
Ama o korkuların yersizliği ortaya çıkana kadar epey dert çekilir.
Bugün
bizim söylemeye çalıştığımız da bu işte, Kürt vatandaşların haklarını
anlamsız korkularınız yüzünden inkâr etmeyin, böyle inatla bu hakları
reddetmeyin, hayatın gerçeklerine uymayan korkularınız yüzünden
insanları ölüme sürmeyin.
Siz, Kürdistan'da bir havaalanını bir Türk başbakanın açacağını hayal edemezdiniz, o yüzden çok sorun yaşadık.
Bizim ülkemizde bir havaalanının "iki dilli" törenlerle açılacağını da hayal edemiyor ve çektiğimiz acıları çoğaltıyorsunuz.
Erbil havaalanında dün yaşananlara, söylenenlere bir bakın…
Geçmişteki korkularınızın anlamsızlığıyla yüzleşip, bugünkü korkularınızın da yersizliğini fark edin…
Ve,
Türkiye'nin başbakanın, Türkiye'nin bir kentinde Kürtçe yazılmış
pankartlarla karşılanmasının, resmi bir açılışta Kürt dilinin
kullanılmasının bir korku değil, bir gurur kaynağı olacağını anlayın. 30.03.2011
TARAF
|