Main Registration

Login

Welcome Guest | RSSFriday, 2024-03-29, 10:23 AM
Menu du site

Section categories
My files [88]

Tag Board

Our poll
sitenin orani nasil
Total of answers: 14

Statistics

Total online: 1
Guests: 1
Users: 0

File Catalog
Main » Files » My files

Çözüm İçin SDE: Öcalan'a terörist denmemeli
2011-03-18, 11:02 PM
"Çözüm İçin"


  
Perşembe, 17 Mart 2011 17:44

 SDE: Öcalan'a terörist denmemeli


Önemli düşünce kuruluşu SDE, Kürt raporunda "Öcalan'a teröristbaşı denmemeli" diyor.

Stratejik Düşünce Enstitüsünce (SDE) hazırlanan ''Kürt Sorununa Çözüm İçin Öneriler'' raporunda, ''Kürt meselesine yönelik bir çözüm planı, her şeyden önce anadilin, başta eğitim olmak üzere kamusal makamlarla olan ilişkilerde kullanılması talebini karşılamalıdır'' görüşü savunuldu. Raporda ayrıca Abdullah Öcalan'ın önemli bir aktör olduğu belirtilerek Öcalan'a "Teröristbaşı, bebek katili, İmralı canisi, terörist" gibi sıfatların kullanılmaması, ad-soyad ya da sadece soyad ile hitap edilmesi gerektiği tavsiyesinde bulunuldu.

SDE tarafından akademisyen, siyasetçi ve kanaat önderlerinin katılımıyla hazırlanan rapor, Enstitünün Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantıyla açıklandı.

SDE Başkanı Prof. Dr. Yasin Aktay, raporun açıklanması öncesinde yaptığı konuşmada, Kürt sorununun uzun yıllardır Türkiye'nin kaynaklarını, enerjisini tükettiğini söyledi.

Ülkede, bin yıldır farklı etnik, dini unsurların bir arada yaşadıklarını ifade eden Aktay, ''Türkiye'nin bu vasfıyla övünüyoruz. Ama son 80 yılımız, ne yazık ki bu biraradalığı çok adil şekillendirebilmiş değil. Türkiye'nin gerek anayasal yapısı, gerek toplum olma vasfı, Türkiye'de milli harcın kurulma biçimi, millet tanımının yapılma biçimi, insanların bir arada mutlu olabilmesine artık imkan vermiyor'' dedi.

Konunun 1984 yılında başlayan terörle farklı bir boyut kazandığını belirten Aktay, şöyle devam etti:

''Türkiye 27 yıldır bu sorunla boğuşuyor. Bu sorun devam ettiği sürece Türkiye doğru dürüst önüne bakamıyor, geleceğini güvenle kuramıyor. Onun için derhal sorunun çözüme kavuşturulması lazım. Ancak Türkiye son 5-6 yıldır sorunun başladığı, zirvesine çıktığı noktada değil. Sorunun çözümü noktasında çok önemli adımlar atıldı. En azından bugün bizim açımızdan tartışılabilir hale gelmiştir, adı Kürt sorunu olarak konulmuştur, devlet tarafından Kürt sorunu olarak tanınmıştır. Şimdiye kadar sorunu en fazla körükleyen, oluşturan 'devletin inkarcı yaklaşım biçimi'nin bitmiş olduğunu söyleyebiliriz.''

Kürt sorununun bugün tartışmaya, siyasete açıldığını ifade eden Aktay, şunları kaydetti:

''Bu saatten sonra sorunun çözümü konusunda tartışmaları medeni ölçüler içinde sürdürmekten başka yapacağımız bir şey yok. Artık başka hiçbir alternatifin akla getirilmemesi gerekiyor. Çünkü bizi bu düğüm noktasına getirmiş olan aklın, diyaloğun, siyasetin yerine silahların kullanılması. Bugün konu siyasete açılmıştır. Bunu bir paradigma değişikliği olarak niteliyoruz. Bu paradigma değişikliği, sorunun daha adil temelde çözülebilmesi için bize önemli fırsat sunmaktadır. Buna rağmen, tarafların bazı radikal unsurlarının, olayı bir şantaj malzemesi gibi kullanmasının, silahlı şekilde, abanın altından sopa göstererek yaklaşımının sorunu daha içinden çıkılmaz hale getirdiğini düşünüyoruz.''

Konunun sadece AK Parti ile BDP arasındaki bir sorun olarak görülmemesi gerektiğine işaret eden Aktay, ''Türkiye'de bu soruna taraf olmayan yok. Çünkü sorunun bütün maliyetlerini, toplum olarak hepimiz ödüyoruz. O nedenle herkesin müdahil olma hakkı var'' diye konuştu.

-SDE'NİN RAPORUNDAN-

Daha sonra SDE uzmanı Bekir Berat Özipek, 22 Ocaktaki çalıştay sonucunda oluşturulan raporu açıkladı.

Mevcut durumun değerlendirildiği raporda, bugün gelinen noktada en önemli imkanın mevcut çatışmazlık hali olduğu belirtildi.

İçerdiği sınırlılıklara rağmen demokratik açılımın, ''devlet paradigmasının değişimini ve çözüm yolunda bir eşiğin aşılmasını ifade ettiğinden bu süreçteki en büyük avantajlardan biri olduğu'' ifade edilen raporda, 12 Eylüldeki anayasa referandumundan çıkan sonucun da çözüm konusunda son derece önemli etki yaptığına dikkat çekildi.

''Kısmi veya yetersiz olsa da bugüne kadar atılan demokratikleşme adımlarının Türkiye'de demokratik bir ortam doğurduğu, sivil toplumun görünürlük kazandığının görüldüğü bildirilen raporda, özellikle Güneydoğu'daki sivil toplum örgütlerinin çatışmazlık sürecinin devamı konusunda inisiyatif alarak irade ortaya koymalarının şiddetin dışlanması konusunda çok daha elverişli ortam oluşturduğu belirtildi.

Bunun yanında mevcut durumun bazı dezavantajları olduğuna işaret edilen raporda, çözümü kolaylaştıracak siyasi yakınlaşmanın zayıf olduğu bildirildi. Raporda, ''Kürt sorunun çözümünde muhalefetin durumu ve soruna yaklaşımı önemlidir. Ancak şimdiye kadar muhalefet partilerinin çözüme katkı sağlayabilecek bir perspektif ve dil oluşturamadığı tespit edilmektedir'' ifadeleri kullanıldı.

Seçim döneminin yaklaşmış olmasının kapsamlı, uzun vadeli adımlar atılmasını engelleyici bir faktör olduğu, özellikle bütün siyasi partilerde mevcut olan ''milliyetçiliğin oy kazandıracağına ilişkin yaygın ve temelsiz inancın'' seçim öncesi ciddi adım atılmasını güçleştireceği savunulan raporda, KCK davasının doğurduğu ortamın da süreci olumsuz etkilediği kaydedildi.

Çözüm sürecinde somutlaşan tartışmaların ''anadilde eğitim'' ve ''özerklik'' olduğu belirtilen raporda, ''Her iki meselenin de yapıcı bir tartışmaya konu edilmediğinin görüldüğünü ancak makul ve serinkanlı biçimde ele alındığında bu konularda sanıldığı gibi uzlaşmaz çelişkilerin mevcut olmadığı tespitinin yapılabileceği'' ifade edildi.

Kürtçe ''anadilde eğitim'' talebinin, bugünkü aşamada diğer bütün kültürel taleplerin ötesine geçtiği vurgulanan raporda, ''Bu talep, hükümetin veya devletin, çözüm sürecinde bölünme kaygılarına teslim olmadan, önemli bir siyasi adımı hayata geçirip geçiremeyeceğini gösterecek olması bakımından da çözüm bekleyen kamuoyu açısından simgesel bir önem taşımaktadır'' görüşü bildirildi.

Raporun, ''Atılması gereken adımlara ilişkin öneriler'' bölümünde de süreci ilerletebilmek bakımından, silahların devreye girmesinin mutlak surette engellenmesi, çatışmama durumunun muhafaza edilmesi, açılım politikasının yürütülmesi sürecinde hiçbir talebin peşinen reddedilmemesi ve kamusal müzakereye açılması gerektiği belirtildi.

Olumsuz çağrışımları olan kalıp ve ifadelerden kaçınılması, sorunu depolitize edecek üçüncü bir gücün inşası, yerel yönetim reformunun gündeme alınması önerilen raporda, ''Kürt meselesine yönelik bir çözüm planı, her şeyden önce anadilinin, başta eğitim olmak üzere kamusal makamlarla olan ilişkilerde kullanılması talebini karşılamalıdır. Bu bağlamda, bu talebin nasıl realize edileceğinin tartışılması ve bu doğrultuda inisiyatif ortaya konulması önemlidir'' ifadelerine yer verildi.

Raporun sonuç bölümünde ise ''Onlarca yıl süren şiddet ortamının meydana getirdiği tahribatın üstesinden gelmek ve barışı tesis etmek, Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez bugün, ulaşılabilir bir hedefi ifade etmektedir. Sorunun çözümü, bu ülkede yaşayan herkes açısından siyasi olmaktan önce ahlaki bir ödev olarak ortaya çıkmaktadır'' değerlendirmesi yapıldı.

AA

Category: My files | Added by: volongoto
Views: 852 | Downloads: 0 | Rating: 0.0/0
Total comments: 0
Name *:
Email *:
Code *:
Search

Site friends
  • bedava site yapimi

  • AGAHI
    Newroz Piroz Bè
    Tavsançali.ucoz.com
    Panoya Agahi
    Céjna Qurbanè Piroz Bé



    Tavsançali.ucoz.com
    Copyright MyCorp © 2024